9 Eylül 2012

Cesaret...






Hepimizin hayatında cesaret gösteremediğimiz hal, hareket ve eylemler olmuştur, yaşamların şekillenmesinde cesaretin çok büyük rolü vardır diye düşünüyorum.

Geçen Ay, Nebil Özgentürk'ün Hıncal Uluç ve Sunay Akın ile birlikte sunduğu "Yaşamdan Dakikalar" programını izlerken konuklarının yıllardır yurt dışında ülkemizi başarıyla temsil eden ünlü müzisyen  Aşkın Arsunan olduğunu görünce bütün işimi gücümü bırakıp pür dikkat programı izlemeye başladım, sanırım kırk yıldır ilk defa görüyordum Aşkın'ı, biz çocukluk arkadaşıydık, o haşarı, muzip, ele avuca sığmaz bir çocuktu, baştan sona müzisyen bir Aile'nin en küçük ferdi'ydi, o yıllarda akordeonuyla inanılmaz yeteneğini sergilerdi Kubilay sokağının köşe başında, onların evi hala yerinde, bizimki de, ve bir kaç tane daha, diğerleri zamana yenildi, yenilendi sözüm ona.

Tandoğan meydanında Ast subay orduevi bizlerin adeta bir eğlence merkeziydi, yazlık sineması ve düğün salonu yazları her akşam uğrak yerimizdi, düğünlerde orkestra görevini askerler üstlenirdi, memleketin her yöresinden yetenekli müzisyenleri bu orkestranın içinde görebilirdik.

Tandoğan Meydanı'nın diğer bir köşesinde Tavernanın neonlarında Berkant'ın ismi ışıl ışıl yanardı, Samanyolu şarkısı herkesin dilindeydi, o Taverna ne yazık ki şimdi aynı binanın kalorifer dairesi.

Aşkın'ın müzik yeteneğini bilen Askerler bazı geceler düğünlerde sahneyi ona bırakırlardı, org'un başına geçer ve müthiş yeteneğini sergilerdi, ve yine o gecelerden birinde Aşkın mikrofonu elime tutuşturdu, org'un klavyelerinden samanyolu şarkısının melodileri dökülmeye başladığında salon çığlık çığlığaydı, Bir yandan çalıyor, bir yandan haydi söyle diyordu bana, söyle! bütün salonun gözünü üzerimde hissettim, dondum, öylece Aşkın'ın gözlerine bakıyordum, söyleyemedim.

Cesaret sadece bir kelimeden ibarettir bazılarımız için, ama cesaret çoğumuzun kaderini tayin eder, o şarkıyı o gün söyleyebilseydim hayatımda neler değişirdi bilemiyorum ama bunu bir eksiklik olarak hep içimde yaşadım, siz siz olun cesur olmaktan korkmayın, o gün yaşayacaklarınız bu gün duyduğunuz pişmanlıkların yanında belki de bir hiçtir...


Ümit Tufan Genç

2 yorum:

  1. Hey gidi Tufan..Nerelere gönderdin beni bir bilsen.. Şaşkın ve de yorgun bir şekilde kırk yılı aşkın geçmişten geri dönünce, ne yazmam gerektiğini bilemedim.. Uzunca bir süre düşübdüm durdum..
    Çok iyi diyemem ancak, anılarımın içinde yer alan bir insanı anlatmışsın.. Ayla isminde bir kardeşi ya da ablası olmalı.. Zucmayer vasıtası ile tanıdığım.. ondan ders alan.. benim gizli gizli saz semaileri çaldığımı duyunca (zira yasaktı alaturka çalmak ve okuldan çıkartılma sebebi olabilirdi) korkmuştum.. ama o, "ah... annem sizi tanımalı mutlaka" demişti.. mümkün olmadı..
    Sonra .. yıllar yıllar sonra 1984 yılında İsveç'de eğer yanlış hatırlamıyorsam o ülkenin müzik (caz) dünyasındaki tek ismi Lil Babıs'ı izlemeye gittiğimde Aşkın sahnedeydi..

    Evet çok ama çok haklısın Tufan.. cesaret tanrının insan eline verdiği bir anahtar sanki.. açarsan o görünmeyen kapıyı .. harikalar diyarına geçebiliyorsun!!.. Tersi de olabilir gayet tabii.. Ama seni sahnede düşündüm uzun uzun.. buğulu ve "küs" sesinle ne yürekler yakardın kimbilir??

    Tamamen aklımdan çıkan bir geçmişi hatırlattın.. teşekkür ederim..

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim sevgili hocam, evet ablasının ismi Ayla uzun boylu zarif bir hanım idi ve annesi Gülfem hanım bir Türk müziği hayranı, keşke kısmet olsaymış tanışmanız..

    Kader işte nereden nereye, bir anı nerelere vesile oluyor..
    Duygularınızı paylaştığınız için tekrar teşekkür ederim..

    Saygılar sevgiler..

    YanıtlaSil