26 Aralık 2009

Ruhumuz'mu kirlenen,yoksa dünya'mı toptan kirli.



Eli yüzü kan revan içinde kadının,çaresizlik ve korkudan tir tir titriyor, sığınacağı tek yer var o saat'te,devletin polisi,yani karakol.
Polisin ne yapması gerekir,yasaları ve kanunları uygulamak,ama bazı polislerimiz ne yapıyor,kanunları uygulamak yerine kendi ahlaki değerlerini kanun sayıyor ve kadının yeri kocasının yanı diyerek çaresiz kadını kocasına teslim ediyor.

Bandırmada bir gazeteci yazdığı yazılardan dolayı saldırıya uğruyor ve bacağından kurşunlanıyor,polis gelmiş başına seni kim vurdu diyor onca akan kana bakmadan,kasığından vurulan insan kan durdurulmaz ise ölür bunu azıcık sokak kültürü olan bir insan bilir,oysa polis okullarında verilen onca ilk yardım derslerine rağmen dakikalarca adama müdahale edilmiyorsa asıl suçlu kim acaba?

Polis akademisinde bir şeyler oluyor,alt sınıf öğrencilerine şiddetli bir baskı uygulanıyor ve bu baskı mezun olduktan sonra bile devam ediyor,guruplar savaşı adeta,kendi hegemonyasına girmeyenlere olmadık zorluklar çıkarılıyor ve bir vekilin dile getirdiği gibi adeta polis içinde çeteleşmeler meydana geliyor,bu benim bahsettiğim alt tarafta olanlar,ya yukarıda neler var aklıma bile getirmek istemiyorum,düşünsenize sizin tutukladığınız ve mahkum ettirdiğiniz  bir suçlu gün geliyor kirli ilişkiler neticesinde sizin aleyhinize uydurma  ve düzmece bir ifade ile sizi içeri attırabiliyor,hadi bakalım aklayın kendinizi bu kirli dünyada.

14 Aralık 2009

Kanka Berlusconi..

 




İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, Milano'da yumruklu saldırıya uğradı. Burnu kırılan ve alt dudağına dikiş atılan Berlusconi için özel doktoru, 20 gün istirahat etmesi gerektiğini söyledi.


Başbakan erdoğanın kankası el yumruğunu yiğince kendi yumruğunun balyoz olmadığını anlamıştır sanırım,kendilerini ulaşılmaz sanan yöneticilerin kulağına küpe olur bu olay umarım zira Allah beterinden korusun diyesi geliyor insanın.

Ama benim tek korkum, halkıyla kucaklaşmayı seven pek değerli bizim başbakan bundan böyle koruma ordusunu ikiye katlıyacaktır,ya bu karizma çizilirse,değilmi?

12 Aralık 2009

KADERMİ BU...

Hiçmi yüzümüz gülmez bizim,hiçmi mutlu yaşama hakkımız yok adı cennet olan bu canım ülkede,kendi elleriyle güneşi örtermi insan,ölümle bir nefes kadar yakın yaşamak göbek adı olarakmı yazıldı bizlere.

Altıyüz lira,altıyüzlira için yerin yedi kat altını kim layık görebilir bizlere,bir yutumluk kanser hapının ikiyüz lira olduğu bu ülkede kendi ayaklarıyla mezarına girermi insan,kömür karası,kömür karası değil aslında yüzlerine bulaşan,çaresizliğin umutsuzluğun vede mutsuzluğun yüreklerdeki yangını bu.

Kadermi bu,kadermi bizlere layık gördükleri hayatı yaşamak ,hangi acıya yanacağımızı şaşırdık kaldık ölümleri kanıksadık adeta,insan hayatının bu kadar hafife alındığı hangi dönemi gördü bu gözlerimiz.

Hükümetler bu ülkenin sahibi değildir,onlar kendi bilgileri, becerileri ve ideolijileri kadar bu ülkeyi yönetirler,asıl söz sahibi halktır ve halk yanlışı gördüğü her yerde yumruğunu masaya vurmalıdır.

Asıl içinin karası yüzüne vurmuşları görelim artık,bizleri yoksulluğa mahkum edip kendilerine mecbur bırakanları farkedelim artık,yüreğinde vatan sevgisi,insan sevgisi olmayan adamları körü körüne alkışlamak bizim milletimize yakışmıyor.

5 Ekim 2009

nerde o eski seyyar satıcılar.



Üç defa çalarlardı ellerindeki çanı,arkasından tiz bir sesle yoğurtçuuuu diyerek geldiklerini mahalleye heber verirlerdi,aslında bilirdi herkez onların geliş saatini eline tabağını tenceresini alan kapıya çıkardı,içimizden biriydiler, nerde para pul akıl defterine yazılırdı alınanlar.
Tertemizdi,içinde şimdi'ki gibi bilmediğimiz katkı maddeleri yoktu,hile hurda hiç yoktu,alın teri ve saf sütten çalınırdı geniş tepsilere yoğurtlar,ağaç askının iki kefesinde kilo ile satılırdı canım yoğurt.


Hallaçlar,pamuk ve yün gibisi varmı,sağlıklı sıhhatli kışın o soğuk gecelerinde içine gömüldüğümüz yatağımız yorganımız,zaman içinde sertleşir ve topaklaşırdı,yaz günleri hallaçlar bunları kabartmak için omuzlarına astıkları yay ve tokmakla bağırırlardı"Hallaççı" diyerek,evlerin bahçelerinde sökülürdü yatak yorgan,hallaççı girişirdi tokmağıyla yayına pamuk dede gibi olsada kendisi,köpük köpük olurdu yatağımız yorganımız,o gecenin uykusunu anlatmaya gerek var'mı.



Ya şipşakçılar,arzuhalciler ikisi bir birinden ayrılamazlardı,her konu hakkında bilgileri olurdu her konuda dilekçe,istida yazar hazırlar verirlerdi,hükümet binalarının köşeleri veya adliyesaraylarının yan duvarlarıydı meskenleri.



Kaderciler,belkide yaşı müsayit olanlarımızın bir çoğu kaderci amcadan niyet falına baktırmıştır sevimli tavşanın çektiği,şimdilerde ne mümkün,onlarda yenildi teknolojiye.



Kalaycılar,eski mutfaklarımızın,tel dolaplarımızın ışıltıları,ne güzel olurdu onlar çalışırken seyretmesi,serptikleri tozun çıkan dumanında bir hoş olurdu içimiz,sihirbaz gibiydiler,bir anda simsiyah yanmış tencerelerimiz ışıl ışıl olurdu.



Zerzevatçı dedeler,fındık fıstık,kırık leblebi,keçi boynuzu ve dut kurusu,çocukluğumuzda dört gözle beklediğimiz dede,paramız yoksa eski ayakkabı,gömlek vesaire ne olursa bir avuç bir şeyler alırdık.



Rengarenk macunlar tahta çubuk ucuna sarılırdı,esanscı amca,helvacı hep mahallemizin renkleriydiler, Soğuk kış gecelerinde bozacılar,beyaz yakalı kapkara okul önlüklerimiz maziye gömülen daha nice deyerlerimiz gibi tek tek yok oldular.
Mutlumuyduk? Evet hemde çok mutluyduk,altı pençe yapılmışta olsa o ayakkabılar bizimdi okulda istiklal marşı söylendiği zaman bütün cadede'ki araçlar dururdu,bütün insanlar esas duruşta beklerdi,bir komşunun feryadını her kez duyar ve koşardı,kimse komşusunun adını beş numaradaki teyze on numaradaki amca diye anmazdı, bundan güzel mutluluk olurmu...

12 Ağustos 2009

Açıl susam açıl...

“Allah yoluna tutacağımız bu siper
Bin kere Kâbe’ye gitmek demektir.
Bu toprak bizim, biz de bu toprağın sahibiyiz.
Diyen hasan çavuşu sırtından vurdunuz siz
Yaşasaydı şimdi yüzünüze tükürmezmiydi.

Bir damla göz yaşının yürekteki yangınını bilirmisiniz siz
Hiç ciyeriniz yandımı bir evlat acısıyla
Aylarca bir elbiseyi kokladınızmı hasretinden yanarak
Buz gibi mezar taşını kucakladınızmı hiç yavrum diye
Nerden bileceksiniz’ki
Hiç yüreğinizden vuruldunuzmu siz.

Hayat bir armağandı onlara
Aslan gibi deryaları heder ettiniz
Doğumla ölüm arasına kalleşliği eklediniz
Ne uğruna şehit olduklarına sevinecekler şimdi
Bağırlarını delen kurşunun tetikçisini kucakladığınız için’mi?
Onlar vatan toprağı diye bağırlarını siper etmişti
Ne bilsinler sizin güroymak ilçesine Norşin diyeceğinizi
Potamyaya hoş geldiniz pankartıyla karşılanacağınızı Ne bilsinler.

Kötülerin üzerini karla kapatma gibi bir telaşınız var
Gaflet içindesiniz
Kimse değişmez sizinde değişemediğiniz gibi
Bahar yağmurları karı yıkayacaktır
Tıpkı denizin pisliği iade ettiği gibi
Gerçekler kucağınıza dolacaktır.

Ardınıza bir bakın
Binlerce şehit mezarı dikilmiş feryat ediyor
Benim Şehidimin ve gazimin hakları nerede
Şehit anasının babasının hakları nerede
Benim haklarım nerede
Bizmi başlattık bu kahpe savaşı söyleyin.

Hangi şehit ailesini kucakladınız onları kucakladığınız gibi
Söyleyin.
Kime sordunuz yalakalarınızdan başka’da
Açılım peşindesiniz.

Açılım’mış?
Açıl susam açıl
Kırk haramiler doymamış ihanete
İmralı köpeği salınacakmış...

Tufan Ank.

6 Temmuz 2009

Ölüm nedir'ki insanlık ölmesin yeter...

Ölen bir insan,peki ya insanlık,o yaşıyormu,ne oldu duyarlı türk toplumuna,biz Devlettik biz millettik,ya şimdi nereye gidiyoruz?



Kalp rahatsızlığı nedeniyle doktorları tarafından yalnız yüzmesi yasaklanan emekli doktor Antalya konyaaltı plajında boğularak öldü. Cesedin plajda bekleyen cenazesine aldırış etmeyen vatandaşlar, hemen yakınında yüzmeye devam etti çocuklarla birlikte.
Aslında şaşmamak lazım son yıllarda bir çok deyerimizi tek tek kayıp ediyoruz malesef
Şehit cenazelerinin gecesinde düğün dernek kuran ve saatlerce halay çeken ulaştırma bakanını henüz unutmadık,ne ekersen onu biçersin bu Dünyada,sadece insan olmanın sızısı acıtsın yüreklerimizi birazcık yeter...

6 Haziran 2009

İnsani duygularımız neden sömürülüyor.


Son yıllarda hep konuşuyoruz,insanlık kalmamış,sevgisiz bir toplum olduk,hani Türk yardım severliği falan filan.
Bir düşünün bakalım son zamanlarda bir kavga eden görüpte ayırdınızmı,yada yolda veya belediye otobüsünde küt diye önünüzde yere yığılan ağzından köpükler çıkaran birine el uzattınızmı,veya yanında küçücük çocuğuyla elinde bir takım kağıtlar bulunan ve yardım isteyen insanlara el uzattınızmı.?
Yada şöyle sorayım,bir kavga ayırdığınızda,cüzdanınız veya cep telefonunuz çalındımı?
Sara hastası sanıp'ta yardımına uzandığınız biri elindeki boş ilaç şişesini gösterip ilacımı alacak param yok diyerek cebinizdeki son üç beş kuruşunuzu aldımı?
Veya küçücük çocukları alet ederek sahte ölümcül raporlar'la vijdanınızı sömüren anne veya babaya evinizin ekmek parasını kaptırdınız'mı?
Hatta en acısı,zar zor çarşıdan pazardan iki poşet alış veriş yapabilmiş yaşlı insanlarımıza yanaşıpta yardım edeyim teyze,amca diyerek poşetleri alıp kaçanlara ne demeliyiz?
Evet malesef bunlar günlük olaylardan bazıları ve bir çoğumuz karşılaşmışızdır hatta sömürülmüşüzdür.
Son zamanlarda birde cami önü sömürücülüğü başladı,cuma namazlarından sonra kutular açılır kapı önüne falanca derneğe filanca vakıfa yardım adı altında yığınla para toplanır gerçek inanan insanlardan,kameralarla tespit edilmiş bir sürü görüntü var aralarında nasıl paylaştıkları hakkında,ne diyeyim Allah vijdan versin.
Birde büyük sömürücülük varki,zaten bizim aklımız ermez öylesine neme lazım, onlarla televizyonlar kurulur hakka hizmet için,partiler kurulur halkı ezmek için,dedim'ya neme lazım iki ucuda ..... deynek.
Gazetelerde okuruz,ekranlarda ve çevremizde görürüz böylesi olayları,dudaklarımızdan dökülen cümle "İnsanlık ölmüş " değilmidir,bazı duygularımız körelmiş olabilir ama, aslında ölen insanlık değil'ki,her toplumdan kötüler çıkar,ard niyetliler çıkar,bizlerin bu güven duygusunu öldürenler utansın ,ne denebilirki başka.
Bizler el açanlara Allah rızası için ,gönlümüzden kopanları veren bir milletiz,yardım kanpanyalarına gücümüz nispetinde karınca kararınca bir damlada olsa katkıda bulunan ve bunun gizli kalmasına çaba sarfeden yüce bir ulusuz.
Bu yüce insanlık duygumuzu sömürenleredir lafım,Allahınızdan bulun ne bulacaksanız...

18 Mayıs 2009

Türkan Saylanı düşünmek...




Bir kadın düşünün kendi evlatlarının yanına yüz bin evlat katmış
Bir kadın düşünün Dünyanın adalara kapattığı cüzzam hastalarına kucak açmış
Bir kadın düşünün 13 yaşında gelin olacak çocukları topluma kazandırmış
Bir kadın düşünün ömrünü çağdaş eğitime adamış.

Onun hayata kazandırdığı insanları ve çocukları bir düşünün
Onun ülkesi için hasta yatağında bile çırpındığını bir düşünün
Onun tüm dünyadan aldığı ödülleri bir düşünün
Onun topladığı her kuruşun yerine nasıl ulaştığını bir düşünün.

Birde tüm ömründe mücadele ettiği karanlıkları ve yobazları
Ona layık görülen yakıştırmaları bir bir düşünün
Bir kadın olarak başardıklarının altında nasıl ezildiklerini düşünün
Hayatlarında hiç bir şey başaramamış erkek müsvettelerinin saldırılarını düşünün.

Onunla selamlaşmak ve tokalaşmak bana'da kısmet oldu Cumhuriyet mitinglerinde
Sıcacık ellerini hissettim,aydınlık yüzünü gördüm,ışığını sezdim.

Şimdi soruyorum ,yobazlar yarın onun cenazesinde nasıl saf tutacaksınız
Nasıl utanmadan gazetelerinizin köşelerinde yazı yazacaksınız
Onu ergenekonla suçlayan zihniyet,sakın gelmeyin cenazeye ,sakın.

Allahtan rahmet diliyorum,nur içinde yat Türkan hocam,ışığınla birlikte...

15 Ocak 2009

ALL OF YOU, BABY KİLLER...


This image is very good to see the killers.!!
Bu resme çok iyi bakın katiller.!!



Killer israil


UN sources said the blaze was started by Israeli shells containing white phosphorus, the controversial material used to create a smokescreen for advancing troops.
Eye witnesses said the tank advance led to thousands of civilians fleeing on foot, some seeking shelter in the nearby al-Quds hospital.
Under the rules of war, white phosphorus can only be used in open spaces away from large civilian populations.



all of you, baby killer


There have been repeated allegations in Gaza that civilians have suffered disfiguring burn injuries after being hit by white phosphorus.
The UN compound housed the headquarters and logistical centre of the United Nations Relief and Works Agency, the group that feeds and supports about a million refugees inside Gaza.
Chris Gunness, spokesman for UNRWA, said three members of staff had been injured.
"Three white phosphorus shells have hit the compound and right now the pallets on which we are meant to deliver aid are on fire," he said.



Buffoon


"What more powerful symbol can there be than pallets used for aid being set alight by the fighting? With white phosphorus you cannot put out the flames with water. You need sand and right now there is too much fighting for our staff to get sand."
A UN spokesman said the organisation was in contact with the Israeli army to request a local ceasefire to allow the fire to be put out but without success.
The tank probe into Tel El Howa is the deepest penetration yet by Israeli forces into Gaza City.




Obama for World peace efforts.


????????????........

3 Ocak 2009

AYNI ALLAHIN EVLATLARI DEĞİLİZ...




İsrail tam bir katliam yaptı.

İnsanlık bu katliamı izlerken İsrail insanları değil insanlığımızı öldürüyor.

Böylesi bir şiddete kim nasıl dayanabilir?

Gazze’den gelen fotoğraflara iyi bakın.

O karelerde insanlığın bilgiyle, teknolojiyle, siyasetle,

akılla, vicdanla inşa etmeye çalıştığı ne varsa onun paramparça olmasıdır.

İnsanlığın çöküşüdür.

İsrail 2009 yılına muhteşem bir açılış yapıyor.

Pek kıymetli, “Müslüman”, büyük kurtarıcı, “zenci” Obama’ya anlamlı bir selam çakıyor.

İslam dünyasının petro dolar zengini Araplar, yağlı kıçlarınızı kaldırın da vanaları kapatın... Hadi...
İmkansız değil mi?

Daha Dubai’de inşa edecek çok proje var...

Trilyon dolarlar orada dururken iki Müslüman çocuk ölmüş...

Kime ne?

Ismarlanacak süper yatlar, beslenecek nadir atmacalar, kaçırılmayacak ziyafetler var...

Arap dünyası saldırıyı kınamışmış...

Gazze’deki fotoğrafa bakıp hâlâ iştahla yemek yiyen Araplarla aynı dinden olabilir miyiz?

Bizler, bu katliama sessiz kalamayız.

Kalmamalıyız.

İsrail, insanlığa kafa tutarken Allah’ın ipi nerede?

Sarılalım...Ama, önce bulalım o ipi...

Yüreklerimize asılı o ipi yakalamak vicdanımızı yoklamakla mümkün...

Yataklarında öldürülen masum sivillerin Arap veya Yahudi olması neyi değiştirir...

4 yaşında bir kız çocuğu katledildiğinde saf olunacak tek taraf vardır.

Bizler aynı Allah’ın evlatları olamayız.

“Müslümanım” diye ikiyüzlü petrodolarcı “Arap”larla aynı safta duramayacağım...

Onlar İslamsa ben değilim.

Bunların “Selamün Aleyküm”lerine , “ve aleykümüsselam” denebilir mi?

O bombaların tetiklerine basan Yahudilerle aynı insanlığı paylaşmıyorum.

Bu manyak katillerle konuşulacak bir şey olabilir mi?

Verin Mescid-ül Aksa’yı...

Yıksınlar...

İnşa etsinler ne edeceklerse...

Bu kan dursun...

Saf olunacak yer insanlığını yoklayan ve bulabilenlerin yanıdır.

Dinlerin, siyasetlerin, ülkelerin ve milletlerin yanı değil...


S.akinan