14 Kasım 2013

Başbakana Polonyalılar Türk Milleti dedirtti...



 

        Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Polonya’da kendisine yapılan karşılama töreninde diplomat eşleriyle birlikte Mehter Marşı söyledi. Böylece kadınlar korosuyla birlikte "TÜRK MİLLETİ TÜRK MİLLETİ..." dedi...
 
Birincisi: Tarihe geçmeli bu an.
 
İkincisi: Bu marşın kaç yüz yıllık olduğunu belki bilmiyordu, öğrenmiş oldu; Osmanlıyken bile bu milletin adı Türk Milleti idi...
 
Polonya, Osmanlı devletiyle kurduğu diplomatik ilişkinin 600.yılını kutluyordu. Yani, 600 yıl önce de adımıza Türk Milleti deniliyordu.
 
Acaba Polonyalı diplomatlar başbakana Polonya asıllı Mustafa Celaleddin Paşa'dan ve onun yazdığı “Antik ve Modern Türkler” kitabından söz ettiler mi?
 
Bu kitabın Harbiye Nazırı Hüseyin Avni Paşa tarafından Kara Kuvvetlerinde ders kitabı olarak okutulduğunu da biliyor mudur?
 
Hüseyin Avni Paşa’nın öncülüğünde hazırlanan ve kabul edilen 1876 Anayasası (Kanuni Esasi) maddelerinde “Türk Milleti” kime denir tanımının aynen bugünkü gibi olduğunu biliyor mudur?
 
Bugün yok etmeye çalıştığı Cumhuriyet Anayasamızın temelinde 1876’nın Osmanlı Genç Türkleri olduğunu ve Osmanlı’da vatansever fikirlerin oluşmasında Polonyalı tarihçilerin katkısı olduğunu biliyor mudur?
 
“İdraksız Türk”ten “Modern Türk”e ve oradan “Ne mutlu Türküm diyene!” kavramına nasıl geldik, hiç düşünmüş müdür?
 
10 Kasım, Milli Yas Günümüz, bize gururla “Ne Mutlu Türküm diyene” demeyi öğreten Ulu Önder Atatürk’ü saygıyla andığımız gün ve bugün Polonyalılardan muhteşem bir tarih dersi aldı başbakan.
 
Kaç yüz yılda örülür böyle bir kavram…
 
Türk olmaktan utanmamayı bize öğreten ulu insanlar yaşadı bu topraklarda, onun için bir kere daha kutludur bu vatan!
 
“Mustafa Kemal’in çete reisi Hüseyin Avni Paşa gibi olacak bu Ergenekoncuların da sonu” diyen bir kindar köşe yazarından öğrenmiştim Hüseyin Avni Paşa gibi bir Osmanlı paşası varmış diye.
 
Şimdi Anayasa’dan Türk adını silmek isteyenler, kaç yüz yıllık bir intikamın takipçisidirler, görülüyor. Tarih böyle bir şeydir işte, inkârcıları affetmez, çarpar yüzüne gerçeği.
 
Kim derdi “Türk” adından rahatsızlık duyan bir başbakan bir gün gidecek Polonya’ya ve orada diplomat eşlerinden bir kadınlar korosu onun yüzüne Türk olduğunu haykıracak, o da onlara katılarak “Türk Milleti, Türk Milleti” demek zorunda kalacak!
 
Tarih, ne müthiş bir sarrafmış meğer…
 
 
10 Kasım sabahı Atatürk’ü Anma Törenine mahallemin ilkokulunda katılacağım. Sonra Anıt Kabir’e gideceğim. Bahçemden kasımpatılar götüreceğim yine. Yahya Çavuş İlkokulu, son çalıştığım ve emekli olduğum okuldur. Eski arkadaşlarımla birlikte meşalelerin önünde Saygı Nöbeti tutacağım.
 
Burada çalıştığım yıllarda çok güzel törenler yaptırmıştım, korolarla, dramalarla… Çok güzel anılarım var o bahçede. Ata’ya Saygı Nöbeti tutmayı başlatmıştım. Öğretmen ve öğrenciler, birlikte nöbet tutardık. Beden Eğitimi öğretmeni arkadaşımız devam ettirdi bunu, sekizinci sınıflardan birini görevlendiriyor. Okulun ortaokul bölümü yıldan yıla kapanıyor, sadece 4 yıllık (anaokulu) kalacak ve ondan sonra bu bahçede böyle Bayramlar ve Anma Törenleri yapılamayacak…
 
Onun için, son törenlerimiz bunlar, gideyim… Hepimiz okul bahçelerine gidelim. Model oluşturalım, halk sahip çıkıyor okullara ve törenlere, gösterelim.
 
Bundan sonra resmi davet beklemeden herkes bunu yapabilir. Okulda çocuğu olması da gerekmez. Her 10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe okulların önüne gidelim, Atatürk büstüne çiçek koyalım, saygı duruşu yapalım, İstiklal Marşını ve Andımızı okuyalım, bir süre saygı nöbeti tutalım. Bu davranışımız çocuklara örnek olsun. Bundan sonra devletten bir şey beklemeyeceğiz, yapılması gerekeni torunlarımıza ve çocuklarımıza biz öğreteceğiz.
 
 
Bundan sonra ATAMIZA saygıyı kendimiz yaşatacağız.
IŞIKLAR İÇİNDE UYU, EY ULU ATAM!
ŞÜKRAN SANA, SAYGI SANA, MİNNET SANA!
 
9.11.2013 /Mahiye Morgül