2 Eylül 2012

Myanmar Olayları ve Size Aktarılmayan Gerçekler!




 
 
" Myanmar’da toplam 88 kişi hayatını kaybetmiş olup bunlardan 54’ü Müslüman’mış."

İngiltere’den bağımsızlığını kazanalı 60 yıldan fazla olmuş bir ülke olmasına rağmen baskıcı askeri rejim ve Amerikan ambargosunun da etkisi ile Güneydoğu Asya’nın en az gelişmiş ülkelerinden biridir.

22 Yıllık Amerikan ambargosu, Hillary Clinton’ın Aralık 2011’deki Myanmar ziyaretinden iki ay sonra bir elçi atanması ile kalkmıştır ve şimdilerde ülke tam bir Dünya’ya açılma süreci yaşamaktadır.

Başkentin en merkez mahallelerinde bile 70’leri yaşadığınız, bankamatik ya da post makinesi gibi ülkemizde artık yeni teknolojilere yerini bırakmakta olan sistemlerin bile henüz bulunmadığı Myanmar’ı, tam da olayların olduğu tarihlerde ziyaret etme fırsatı yakaladım.
Tabi bu ziyaretimi Türkiye’de servis edilen haberlere bakarak fikir sahibi olan tanıdığım herkes oldukça tedirginlikle karşıladı ancak Myanmar’a varmamla gerçekler bir bir önüme dizilmeye başladı.

Başkentte özellikle Müslüman mahallesinde kalıp, hemen her gün camileri ziyaret ettim.
Birçok farklı bölgede yaşayan Müslümanların Budistlerle birlikte problemsiz ve gayet mutlu mesut yaşadığına şahit olmak doğrusu görmeyi beklediğim bir manzara değildi.
Eğer gitmeden önce Myanmar hakkında izlediklerim ve okuduklarım tam anlamıyla doğru olsaydı oraya vardığımda kan revan içerisinde kaçışan Müslümanlar ve arkalarından koşan Budist rahiplerin olması gerekirdi.
Ancak Müslümanların azınlıkta yaşadığı birçok ülkeyi ziyaret etme fırsatı bulmuş biri olarak, özellikle belirtmem gerekir ki, hiçbir ülkede bu denli rahat ve her açıdan, özgürce dinlerini yaşayan Müslümanlara rastlamamıştım.
Keza Büyük Budist Tapınaklarının hemen bitişiğinde bulunan ihtişamlı camiiler beni görmeyi beklediğimden çok daha farklı bir manzara ile karşıladı.
Hatta Müslüman mahallesinde neredeyse her caddeye bir tane düşecek sıklıkta camii bulunduğunu söylemek doğru olur bu da dinlerini rahatça yaşayan Müslümanların en önemli göstergelerinden biri.

Ancak ülkenin Batısında yer alan Rakhine (Arakan) bölgesinde ölümlü çatışmalar gerçekten yaşanmış fakat gerçekler Türkiye’de çizilen senaryodan çok daha farklı görünüyor.
Her şeyden önce olaylar bölgede (Arakan’da) sona ermiş durumda ve ülkede hiçbir gruba ilişkin ırkçılık gözlemlemediğimi belirtmeliyim.

Fakat o halde “sistematik katliam”, “ırkçı zulüm” gibi söylemler neden?

Zira 21 Ağustos 2012’de Myanmar Dış İşleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Myanmar’da toplam 88 kişi hayatını kaybetmiş olup bunlardan 54’ü Müslüman’mış.
Myanmar devleti ise, yana yakıla Müslüman Dünyasına bu yaşanmış olan olayların belli bir dini grubu hedef almadığını izah etmeye çalışıyor, lakin nafile...

Türkiye’de gazeteler ölüleri yüzlerle ifade edip, haberlerde gerçekler abartılı ve trajik bir şekilde empoze edilirken, halk tarafından belli bir tepki zemini kısa sürede oluşturuldu.
Zira kim mazlumun, ezilenin yanında olmaz ki?

Fakat tüm bu mübalağaların bir nedeni olması gerekmez mi?

Bir haberi daha dikkat çekici hale getirmek için süsleyen gazeteci yaklaşımından daha öte bir şeydi bu.
Bu kadar reklamdan sonra ise geriye bir tek çizilen bu hüzünlü tablonun meyveleri olan bağışları toplamak kalıyordu ve bu noktada da hemen yardım kuruluşları devreye girdi.

Dünya’nın taa… öbür ucundaki Myanmar’a gidecek diye yapılan yardımın yerine ulaşıp ulaşmadığını kim kontrol edecekti ki, vicdanlardan başka?
Peki o aynı vicdanlar, Deniz Feneri hadisesinde, yok olmamış mıydı?

Alman Mahkemeleri sayesinde öğrenebilmiştik, Avrupalı Türkler’den yardım adı altında toplanan bağışların hangi Kanal’lara aktarıldığını.

Yalnız bu yardımlar “Din Kardeşlerimize” denilerek yapılıyorsa benim atladığım bir nokta var herhalde, Dünya’nın öbür ucunda değil de, Vatanımızın içerisinde ölen Mehmetçiklerimizin aileleri, Gazilerimiz yoksa Müslüman değiller mi?


Av.Efe TANAY, 23 Ağustos 2012


Ve anlaşılan CIA güdümlü ulusal görünümlü küresel basınımızın yaptığı yaygaralar doğru değilmiş.

Dahası yapılan çığırtkanlığın, ülkemizin CIA iş birlikçisi cemaatlere kendini kaptırmış SAF (?) insanlarını galeyana getirmek amacı taşıdığı da ortaya çıkmış.

Evet, tarih boyunca var olmuş bütün tarikatlar ve benzeri oluşumlar batılıların iş birlikçisi olmuştur.
Batılılar her zaman milliyetçilere düşman, mürtecilere dost olmuştur.
Çünkü milliyetçiler millileştirir, onurlu ve dik bir duruş sergiler,
Tersine mürteciler her zaman iş birlikçi, köleleşmeye teşne, yerel kaynakları peşkeş çekmeye yatkın durmuştur.

Batılılar Türk'ün milliyetçisini Kemalist, ulusalcı diye, Arabın milliyetçisini de BAAS'çı diye gagalamaya çalışmıştır.

Artık milliyetçi mi, yoksa mürteci mi olacaksınız siz seçin, bir tarafta onur, gurur, diğer tarafta iş birlikçilik, kölelik.

Birde İslam'ı Putperest bir din olan Budizm ile bir tutarak "İslam ve Budizm barış dinidir" diyen bir Dışişleri bakanınız varsa ve müslüman halktan toplanan yardımların Budistlere de dağıtılacağını açıkladı ise!  

Karar sizin paşa gönlünüz bilir...

1 yorum:

  1. Yazı karakterlerin, sayfanda yenilenen dizayn ve yazılarının inanılmaz bilgiler içeren anlatımları ile özlenyenleri mutlu ettiğini bilmeni istedim.. Hoşgeldin sevgili Tufan..

    YanıtlaSil