28 Şubat 2011

Başın öne eğilmesin Bekir Çoşkun!

Son günlerde bir tuhafım. Sessizlik, dinginlik arayışındayım. Ya bir seyahat ya da içine dalabileceğim 'tatlı' bir romana ihtiyaç duymaktayım.
Bu düşüncelerle girdiğim kitapçıdan elimde Bekir Coşkun'un 'Başın Öne Eğilmesin'i ile çıktım.
Tuhaflığıma tuhaflık, üzüntüme üzüntü, endişelerime endişe kattı Bekir Coşkun'un yeni kitabı.
Ama sıkıntıdan kaçmak, görmezden gelmek, geçiştirmek yerine üzerine gitmek, korkmamak için cesaretlendirdi beni.
Bekir Coşkun ne mi yazmış?
Hepimizin gözleri önünde yaşadıklarını.
Hürriyet'ten 'ayrılış' ve Habertürk'ten 'kovuluş' öyküsünü.
Bizlerin 'vah vah' demekle yetindiğimiz ve hemen unuttuğumuz aslında hepimizin birinci dereceden meselesi olan o sıkıntılı günleri yazmış.
Yaşadıklarını arka arkaya sıralayınca daha da vurucu, can acıtıcı olmuş.
Bilip bilmezlikten geldiğimiz görüp hemen unutmaya çalıştığımız konuları gözümüzün, içine sokmuş.
Ve bunu yaparken de sert bir dil kullanmamış.
Yaşananlar o kadar sert ki zaten ancak yumuşak bir dille okunabilir.
Arkadaşlığın, dostluğun, insanlığın gazetecilikten önde olduğunu da anlatmış.
Arkadaşı Emin Çölaşan'la nasıl bir kader birliği içinde olduğunu da serpiştirmiş yazısına.
İnsan özenmeden yapamıyor.
'Kovulmuş', incinmiş ama birçoğumuzdan daha şerefli ve haysiyetli kalmayı başarabilmiş.
Kimseyi satmadan, geçmişinden ödün vermeden yola devam edebilmiş.
Ben daha fazla Bekir Coşkun'un kitabını anlatmayayım, siz bir tane 'Başın Öne Eğilmesin' alın, okuyun hatta okutturun.

Özrü borc bilirim
Dedim ya Bekir Çoşkun'un kitabı beni gerçekten altüst etti.
Kendimi sorgulattı.
Bu kadar zor günler geçirsem arkadaşlıklarıma ve arkadaşlarıma sahip çıkabilir miyim?
Kendi 'kelle'mi, menfaatlerimi düşünmeden 'mimlenmiş' dostumun elinden tutmaya devam edebilir miyim?
Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun zor bir işi başarıp sağlam adamlar olarak devam etmişler yollarına, helal olsun...
Bir diğer yandan Bekir Coşkun'un kitabında sık sık adını kullandığı, referans gösterdiği bir internet sitesi var; odatv.com.
Her gün, özelliklede 'hareketli' günlerde mutlaka takip ettiğim bir site.
Aynı zamanda yakın arkadaşımın yönetiminde, beğendiğim bir ekibin ortaya çıkarttığı iyi bir haber sitesi.
Bir gün bile adını anmadığım, yazılarıma konu etmekten itinayla kaçındığım, destek değil aksine çoğu zaman köstek olduğum bir haber sitesi.
Neden mi?
Korkudan.
'Arkadaşlarını kayırıyor', 'Bunlar çete', 'birbirlerinin goygoycusu' demesinler diye...
Bekir Coşkun ise salt bir okur olarak tebriklere boğuyor siteyi.
Ben ise korkakça, sadece onların yüzüne karşı övebiliyorum, mümkünse kimse duymadan..
Dedim ya bu kitap silkeledi beni.
Ve bu silkelenme sonucu inandığım ve beğendiğim bir işin, arkadaşın elinden tutup yürümeye korktuğum için tüm odatv ekibine özrü borç biliyorum.

Tuğçe tatari (Akşam gazetesi)