26 Ağustos 2011

Kim bu aileler...



14 Yaşımdaydım Vehbi Koçu ilk tanıdığımda, Erdek'te kamplar bölgesinde Pınar otelin önündeki boş arsada çadır kurardık her yıl arkadaşlarımla, elinde bir duble viski ile şezlonga oturarak bizi izlerdi dakikalarca, sonra sohbetlerimiz başladı, bir dede edasıyla keyifli keyifli anlatırdı hayat'dan, belleğimde ne kaldı o günlerden bilmiyorum ama sonra okuduklarım çok şaşırtmıştı beni, hani  büyüklerimiz söyler ya "çok laf yalansız, çok para haramsız olmaz" diye,insan bazan düşüyor da her sözün altında bir gerçek payı var..

İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler Romanya’daki zengin Yahudiler’i ortadan kaldırmak istedi. Bunu haber alan 800 zengin Yahudi STRUMA  isimli gemiyle İstanbul açıklarına geldiler,Türk hükümeti Almanlar’ın baskısıyla gemidekilerin karaya çıkmasına izin vermedi,İngilizler de o sıralar Yahudiler’i istemiyorlardı.

Karantinaya alınan gemiye sadece yiyecek ve içecek veriliyordu,gemide Romanya’da iş yapan ABD’li “VACUUM” şirketinin sahipleri olan Yahudi iş adamları da bulunuyordu,şirkette üst düzey görev yapan Oxford mezunu Vera Rosenberg isimli casusun katkılarıyla CIA’dan Türkiye’deki bir iş adamına “Ne yap ne et bu kişileri kurtar” emri geldi.

Hiç vakit kaybetmeyen bu akıllı iş adamı Vehbi Koç dönemin güçlü isimlerinden İhsan Sabri Çağlayangil‘e koştu, tartışmasız Türkiye’nin en iyi istihbaratçılarından olan Çağlayangil, Başbakan’a bile haber vermeden gemideki zengin petrolcü aileyi çıkardı, kendisine yanaşacak bir liman bulamayan talihsiz gemi STRUMA ise torpille Karadeniz’in sularına gömüldü,103′ü çocuk olmak üzere 778 kişi öldü. Sadece David Stoliar adlı bir yolcu sağ kurtuldu, uzun yıllar Struma’nın neden battığı bilinemedi,1960′larda Sovyet arşivlerinden çıkan belgeler ışığında, bir Sovyet denizaltısı tarafından torpido ile vurularak battığı anlaşıldı.

Savaştan sonra VACUUM şirketi SOCONİ ile birleşti ve merkezini İstanbul’daki radyoevinin yanına taşıdı,zengin aileyi kurtaran Vehbi Koç da bugünkü Koç oldu,yani anlayacağınız gösterdiği başarı karşılıksız kalmadı, birileri “Yürü ya kulum” dedi.

Türkiye'yi gerçekte Türkler mi yönetiyor? Şu an buna hiç inancım kalmadı, Boğazın iki yakasını parselleyen ailelere bakıyorumda  Başbakanın miting meydanlarında söylediği şu söz geliyor aklıma, "Boy değil soy önemli, soy" Evet Başbakan önemli olan soy'sa sizin de Kırım yahudisi olduğunuz yazılıyor, Koç ailesinin de, Ülker ailesinin de, neden bunları yalanlayıcı bir beyanat veya bir mahkeme kararı göremiyoruz.

İnsanın ailesinin bağlarından yararlanıp bir yerlere gelmesi kadar doğal bir şey olamaz, ama bu diğer insanların önünü kapatacak,hakkını gasp edecek ve ülke menfaatlerini baltalayacak nitelikte ise o zaman iş değişir,toplumları ayakta tutan şey, değer yargılarıdır, bu toprağın insanlarıyla hiç bir kültürel bağı olmayan küçük bir mutlu azınlık, değer yargılarımızı tahrip ederek toplumumuzun geleceği ile oynamaktadır.

Boğazın iki yakasını parselleyen ailelere bir bakın, Türkiye'nin gündemini belirleyen merkezlerde nasıl etkili olduklarını göreceksiniz, bu ailelerin siyaset, sanat, finans, medya,sivil toplum kuruluşları ve toplumsal alanlarda hep söz sahibi oldukları gerçeğini kim inkar edebilir, işte memleketin varı yoğu, gizlisi açığı, atası babası, donu gömleği, mafyası, şeytanı ve tüm cümle haltı bu çirkin ilişkilerde yatıyor.












Yahudiler ve Kürtlerin bir ortak yanı da şudur, ikisi de bir yere yerleşene kadar mazlumu oynarlar ve onları yerleştikten sonra söküp atmanız pek mümkün değildir, çok hızlı bir şekilde yayılır ve büyürler.




Türk Milletinin ve Devletinin açıkça kaderini belirleyen kararlar Boğaz kıyısında alınmakta, daha sonra bu kararlar patronlar aracılığı ile siyaset sahnesindeki aktörlere dikte edilmektedir, bu gerçek gelmiş geçmiş bir çok hükümet içinde geçerlidir, evet bu ülkede derin Devlet her dönemde vardı, ama derin din hiç bu kadar kuvvetli olmadı bu ülkede, bir bakıyorsunuz bu aileler mevcut hükümet ile kucak kucağa, bir bakıyorsunuz bir birlerine bel altından vuruyor, dengesiz olan kim? bu aileler bir program dahilin de çalışıyor ve organize oluyor, yani sistemli, ne yapacağı beli olmayan adeta bir serseri mayın gibi yönü her an değişen hükümetler.

Evlilik bağlarıyla kollarını genişleten bu ailelerin hangi birini ele alacaksınız ve onlarla nasıl rekabet edeceksiniz, bu çok mümkün görünmüyor, sistemli ve organize bir siyasetle halk sindiriliyor, baskı altına alınıyor, adeta kendi topraklarınızda yabancılaştırılıyorsunuz, ay sonu ödediğiniz tüm faturaları önünüze serin, bakın bakalım içinde kaç tane gerçek Türk şirketi bulacaksınız!.

Evet, birileri bu Milleti hızlı bir şekilde bataklığa çekerek bizleri layık gördükleri hayat'ın bilinmezine doğru tekmeliyor, ama nasırlaşmış kıçlarımız ne yazık ki hala bir şey hissetmiyor, durmak yok yola devam edalarıyla aynı suyu içtiğimiz belleklerimize kazınıyor, aynı suyu bilmem ama aynı sütü içenler hep Boğaz'ın serin sularında geğiriyor nedense, yoksa bazı sütü bozuklar nasıl bir araya gelebilirdi böyle.

Tüm bu ailelerin iplerini takip ettiğinizde yolunuz koca bir hanedanlığa çıkıyor, evet Dünyanın kanını emen, hangi taşı kaldırsanız altından çıkan Rothschild hanedanlığı, Türk sağını, Türk solunu, ulusalcısını ve adına muhafazakar denilenleri istediği ipte oynatan bir güç, bu Millet yarın uyandığı zaman!!!
Biz kimiz! Burası neresi! Biz neredeyiz! Sorularını kendisine soracaktır...


Tufan Genç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder