30 Eylül 2010

Öfke...



Bu gün şahit olduğum bir aile tartışması beni hayatın derinliklerine doğru aldı götürdü,öfkeliyiz,hepimiz bir şeylere karşı çok öfkeliyiz bir çoğumuz da olan bir durum bu,evimizde sokak da iş yerinde her yerde öfkelenecek bir şeyler buluyoruz,bazen sebepli bazen de hiç bir sebep yokken olmayacak bir nedenle tartışmaya başlıyoruz,
Eşimizle,
Sevdiğimizle,
Arkadaşımızla,
veya hiç tanımadığımız insanlarla,öfkesini yönetemeyen insanın geride bıraktığı acılar hangimizin ruhunu yaralamaz ki,bir kadının bu kadar çaresiz ve acı içinde kıvranmasına duyarsızlaşmış ve aldırmayan insanlar neye değer verirler acaba?

Hangimiz birbirimize benziyoruz ki, her birimiz değişik kişiliklere sahip değil miyiz,ayrı ayrı kültürden gelip ayrı bakış açılarıyla bakmıyor muyuz hayata,doğrularımızı kaç kere aynı çizgide buluşturabiliyoruz,onun için birlikte yaşamak çokça özveri ve saygı istiyor.

Bir insan kendi yalanlarıyla savaşmaya başlıyorsa eğer,içinden çıkılmaz bir durum yaşadığı ve verecek bir cevabı olmadığından ruhundaki fırtınayı öfke olarak her zaman dışa yansıtır, aslında o insanın sevmediği kendisidir, tartıştığı kişiler değil..

Her şey bir yalanla başlıyor,önce onun pembesine sığınıyorsunuz ve sonra yalan yalanı doğuruyor,birde bakıyorsunuz söyleyecek bir kelimeniz bile kalmamış,hayatta her şeyi yenebilirsiniz, her şeyi
Açlığı,
Yokluğu,
Hastalığı,
Hatta sevgisizliği bile,ama hayatınız da yalan var ise bir tek ona gücünüz yetmez ve mutsuzluğa doğru çok hızla yol alıyorsunuz demektir,siz hiç yalanla huzurun bir arada yaşadığına şahit oldunuz mu? insan  konuşurken düşünmeli,kurduğu cümlelerin hayatıyla ilişkisini çok iyi hesap etmeli,yoksa dilinizin başınıza ne işler açabileceğini yaşayarak görürsünüz..

Her insan anasından çıplak doğuyor ama asla eşit doğmuyor,bunu göz önünde bulundurarak elimizdeki imkanlarla hayatımıza yön vermeliyiz,kendimizi olduğumuzdan çok farklı göstermek bize mutsuzluktan başka bir şey vermez ve yaşantımız da büyük tahribatlara yol açar,insan kendi iç dünyasına uygun bir  yaşam tarzı seçmeli bence,kendi gücü ve imkanları ile baş edebileceği bir yaşam tarzı,hayatın şartlarını ve zorluklarını kendi gücüyle göğüsleyip hazmedebilmeli,bunu başkalarının omuzlarına yükleyerek yaşamak, bizi çaresiz ve zayıf duruma sokar ki, bir başımıza kaldığımız da önümüze çıkan ilk engeli bile aşamayız.

Eğer sevgiyi karşı tarafa iletemiyorsanız size yansımasını asla beklemeyin,varlığı fark edilemeyen güzellikler yok olmaya mahkum edilir her zaman,bizler aslında sevilmek için mi seviyoruz? eğer böyle düşünüyorsak büyük bir yanılgı içindeyiz demektir,tek taraflı çaba çok yoruyor insanı,öncelikle kendi iç dünyamız ile barışık olmalı ve hayatın eteğine sımsıkı sarılmalıyız,kendimizi olduğumuz gibi sevmeyi öğrenmek için kendimizle yüzleşmeliyiz çünkü biz insanız ve çok değerliyiz...



4 yorum:

  1. Evet çok haklı yazdıkların.
    Ayrıca bu önerileri sadece kendimiz için de değil, evlatlarımızın geleceği ve onlara duyduğumuz saygı sebebiyle de yapmalıyız üstelik.
    Hep öfkeli, hep yorgunuz; ne ilginç değil mi?
    Ve tüm bunlara sanırım değerin karşılığının sadece "para" ile ölçeklendirildiği bir dünya kurmamız sebep olmakta.
    sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Para para para, yaşadımız şu zamanda her şeyin anahtarı o değilmi sevgili ecehan,para her türlü duygunun üzerini örtüyor malesef,belkide Öfkemizin asıl sebebi buradan başlıyor.

    YanıtlaSil
  3. Öfke bizi yönetiyor. Kızıp bağırmak asla rahatlatmıyor. Sanki derin bir ızdıraba sürüklüyor bütün söylenenler, hakaretler...

    Öfke öfkeyi doğuruyor. Sevgili Ecehanın dediği gibi çocuklarımız ve gelecek nesil öfke kurbanı.

    Sevgi ve saygılar

    YanıtlaSil
  4. Öfke aklımızla beslenen bir kemirgendir.

    YanıtlaSil