15 Kasım 2011

Veresiye Defteri...



Muallim Ahmet Rıfkı !

 Yıl  1915...

Çanakkale’de kızılca kıyametin koptuğu günler...
Aylardan  Mayıs...

Vefa Lisesi Fransızca Muallimi Ahmet Rıfkı her günkü gibi mektepten içeri girer.

Selâm verir Ahmet Rıfkı ama çocuklar selama bile karşılık vermezler!..

Ahmet Rıfkı iyice şaşırmıştır.

Arka sıralarda oturanlardan biri ayağa kalkarak; “Hocam, mahallemizde eli ayağı tutan ağabeylerimiz Çanakkale’ye gönüllü gittiler, ama siz hâlâ buradasınız! Biz de gitmek istiyoruz, fakat yaşımız tutmuyor, söyler misiniz bize, vatanımız elden giderse sizin verdiğiniz eğitim ne işe yarar?”

Yaşlı gözlerle sınıftan çıkar ve mektebin idaresine dilekçesini verir.

Arkadaşlarıyla, talebeleriyle vedalaşır, evine gelir.

Ahmet Rıfkı’nın hayattaki tek varlığı yaşlı annesi Ayşe Hanımdır ve Şehzade başı semtindeki evlerinde beraber  oturmaktadırlar.

Durumu annesine anlatır, ondan hakkını helal etmesini ister.

Ardından mahallenin bakkalı, gün görmüş bir zat olan Selâhattin Adil Efendiye uğrar ve şöyle der:

“Selâhaddin Amca, Allahın izniyle vatanın bağrına saplanmış olan düşman hançerini çıkartmaya gidiyorum. Senden isteğim, anamı iaşesiz bırakma! Kısmetse dönüşte borcumu öderim!”

Çeşitli cephelerde savaşa katılır.

19 Aralık 1915 günü şehit olur...

Annesi haberi alır, çok üzülmesine rağmen imanı bütün bir hanım olduğundan hadiseyi tevekkülle karşılar.

Aklına,veresiye yiyecek aldığı bakkal gelir.

“Yedi aydır senden veresiye alırız, borcumuzu verelim de oğlum borçlu yatmasın!”  der.

Selâhaddin Efendi şöyle cevap verir:

“Ayşe Hanım, sen okuma yazma bilmezsin, okuma bilen bir yakınını getir de hesabı o çıkarsın!”

Bunun üzerine Ayşe Hanım, komşusunun kızı Gülşah’la birlikte dükkâna  gider.

Selâhaddin Adil Efendi, “Ahmet Rıfkı” bölümünü açarak veresiye defterini  Gülşah’ın önüne koyar!

Gülşah, onlara veresiye defterindeki kırmızı harflerle yazılmış satırları gösterir.

Şöyle yazıyordur defterde:

“Bu hesap Ahmet  Rıfkı’nın kanıyla ödenmiştir, vesselam!”


Bu yazıyı okuyanlar öncelikle aynaya bakmalı ve kendisine şu soruyu sormalı, Bu ülke için, emperyalizme karşı savaşan, canlarını yitiren, yaralanan, işkencelerde ölen bu güzel insanlara  bizler borcumuzu ödedik mi...

5 yorum:

  1. İnsan olan bilir...

    YanıtlaSil
  2. "İnsan olan bilir..."
    Bencede,ama yaşadığımız şu günlerde İnsan olabilmek büyük meziyet..

    Saygılar...

    YanıtlaSil
  3. Karşılıksız sevdiğimiz için ve bedelini canla, kanla ödediğimiz için, herşey ülkem ve ilkem için dediğimiz için, "bol yıldız" değil ay yıldız dediğimiz için, kadir kıymet bilen amcalarımız, analarımız eksik olmasın.

    Ne acı ve yazık ki tam da bu konu ve bu esnada "vicdani ret" denen uygulamayı sırf başkalarının isteği doğrultusunda uygulanmaya, bedelli ile de ödenen bedelleri gereksiz saymaya yönelik çalışmalar da başlatılmış durumda.

    "Ne günlere kaldık ey gazi hünkâr, kadı defterdar oldu, eşek mühürdar"

    YanıtlaSil
  4. Her okuduğumda tekrar tekrar duygulandığım bir hikayedir. Kansızlara ve özellikle "vicdani red" peşindekilere kapak olsun!

    YanıtlaSil
  5. Sevgi Başak kardeşim şöyle demiş..
    Türkiye'de askerlik zaten bedellidir.
    Canını verirsin,Bacağını verirsin,Gözünü, Kolunu,Elini, Parmağını,Beden sağlığını, Ruh sağlığını, sevdiğini verirsin.
    Yani zaten bedeli çoktur.
    Bedeli Vatandır
    Bedeli Bayraktır
    Bedeli Can'dır
    Bedeli ödenmiştir
    Başkada bir bedeli yoktur.
    Yapacaksan bedel ödemek için bedeninden başka bir şeyi olmayana bedelsiz yap görelim yiğitliğini.
    'Bedelli askerlik ödemeleri kredi kartı ile
    yapılabilecekmiş.
    Ekstrede ne yazacak ?

    ''VATAN BORCU'' mu?

    YanıtlaSil