27 Haziran 2011
Atatürk hakkında pek bilinmeyen 30 önemli konu.
1. "ATA" LAFINI SEVMEZDİ ; "Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı. Kendisine " Ata " diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.
2. EN SEVDİĞİ YEMEK; Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayati boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.
3. EN BÜYÜK HAYALI DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI; Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.
4. BAŞUCU KİTABI "ÇALI KUŞU"; Binlerce kitabi vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayati boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rasgele bir yerinden açar, birkaç sayfa okurdu.
5. KABUL SALONUNDA Kİ AT YAVRUSU; Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adini verdiği köpeği, Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.
6. TAM BİR SALON ADAMI; En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Klasik Bati müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.
7. GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI; Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.
8. DOLABINDA LACİVERT'E YER YOKTU; Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.
9. ÖLÇÜLERİ; Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.
10. RUMELİ ŞİVESİ; Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.
11. HAZİN BİR HİKAYE; Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanim`in mezarının nerede olduğu bilinmiyor.
12. CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU; Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.
13. PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE; Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca, Monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.
14. KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI; Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi. Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.
15. DÜZEN TAKINTISI VARDI; Evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.
16. HOŞGÖRÜLÜ LİDER; Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış, "Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.
17. SİGARA PAZARLIĞI; Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti :" Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".
18. "BU NASIL HALKÇILIK?"; Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu. Trenin milletvekillerine bedava olduğunu örgenince epey sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.
19. "LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!"; İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti : "Adam olmak demektir hocam, adam olmak! "
20. KURBANLARI BAĞIŞLARDI; Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.
21. YABANCI DİLE MERAKI; Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.
22. FASULYESİNE POKER; Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.
23. KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI; Cephelerde düşmanla göğüs göğüs'e savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşması idi.
24. KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ; Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu espirili bir dille anlatmıştı :"T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".
25. BİR RİCASI; Bir gün halk arasında dolaşırken kara çarşaflı bir kadına rastlamış, "Hafız Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın ?" diye sormuştu. Kadın çarşafını açarak, Atatürk' ün ellerini öptü.
26. BİLARDO VE YÜZME; Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner , yüzmeye gider ve bilardo oynardı.
27. EN BAŞARILI DERS; Eğitim hayatı boyunca en basarili dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayati boyunca sürdü.
28. YAĞCILARA GEÇİT YOK; Yağcılara çok kızardı. Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.
29. SON YILBAŞI GECESİ; 1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dış işleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.
30. KÖŞKTEKİ GÜVERCİNLİK; Kuşları çok severdi. Çankaya Köşkü`nde özel bir bakicinin ilgilendiği kendisine ait güvercinlik vardı.
KAYNAK;
Ali Kılıç; Kemal Arıburnu, Ayyaldız Matbaası- Ankara 1960 ‘Atatürk Anekdotlar, Anılar’, s: 197 )
14 Haziran 2011
2007 SEÇİM SONUÇLARI NASIL DEĞİŞTİRİLDİ İSE,2011 SEÇİMİDE AYNI YÖNTEMLE DEĞİŞTİRİLDİ.
Bunlar doğru ise bizler ne için mücadele ediyoruz..
Aynı oran Türkiye geneline uygulandığında :
AKP'nin gerçek milletvekili sayısı 190,
CHP'nin 190 ve
MHP'nin ise 150 olacaktı.
22 Temmuz sonuçlarını AKP'nin ve Erdoğan'ın kendisi de beklemiyordu çünkü bu seçim sonuçlarını değiştirme sahtekarlığı onlardan habersiz yapıldı, sadece halk ve AKP bu seçim sonucuna Tarhan Erdem'in sözde anket sonuçlarıyla psikolojik olarak hazırlandı.
Türkiye genelinde Türkiye toplamının %25 oyları seçimin bitmesinin ilk bir saatinde merkez bilgisayarı uzerinden tamamen AKP'ye aktarıldı ve AKP seçime %25 oyla başlarken diğerleri sıfır oyla başladı ve sonra normal dağılıma bırakıldı.
Bu yüzden AKP'nin gerçek oyları %47 değil % 22-%28' arasındadır. Bunun en büyük kanıtı da benim ve birkaç arkadaşımın incelediği tüm YSK sonuçlarda hiçbir sandıkta AKP oyunun %25 altına düşmemesidir.
Yani Türkiye'nin her sandık bölgesinde dört kişiden en az birinin AKP'ye oy vermesi mümkün müdür? Özellikle Çankaya'da, Alsancak ta ve diğer tüm Atatürkçü ve milliyetçi sandık bölgelerinde ve şehirlerinde, kasabalarında, semtlerinde, köylerinde. HAYIR, mantık olarak kesinlikle mümkün değildir. Seçimden emperyalist güçlerin istediği sonuçlar çıktı Türkiye'nin verdiği oylar değil!
SEÇİM SONUÇLARI NASIL DEĞİŞTİRİLDİ?
Secim sonuçlarının hızlı bir şekilde duyurulmuş olması 22 Temmuz seçimlerinin sonuçlarına gölge düşürmek için yeterli mi? Ya da YSK'nin bu seçime kısmi bir bilgisayar sistemi ile girmiş olması? Bizce yeterli. Özellikle gizli servislerin dünyada birçok seçime müdahale ettiği gerçeğini göz önüne alırsak ve bazı güçlere göre bazı ülkelerin kaderini insanlarının demokrasi kandırmacası altında attıkları oylarının seçim sonucunu haklı olarak değiştirebilmesinden haksız olarak değiştirmek daha akıllıca ve daha önemli ise ve o ülke diğer büyük bir ülkenin planlarının baş aktörü olarak yer alıyorsa sadece ve sadece bu nedenden dolayı bile yeterlidir.
İşte biz yukarıda saydığımız bu olasılıkları inceleyip su sonuca vardık. Gizli servislerin seçimleri etkilemeleri 1948 İtalya seçimleriyle başladı, daha sonra Türkiye'de 1954 yılında Menderes'le devam etti ve birçok ülkede yapılan ve yapılmaya çalışılanlardan sonra bugünlere gelindi. Bugün seçimlerin sonuçları değiştirmek bilgisayar ortamında daha kolaydır.
Türkiye'deki seçimde hilenin nasıl yapıldığını şu anda son aşamasında inceledik ve seçim gecesinde tahmin ettiğimiz gibi hile yapıldığı olasılığı çok yüksektir ve bazılarının dışında bu müdahale yapılırken kimsenin ruhu da ne yazık ki duymadı, hatta AKP'liler de hilenin nasıl olduğunu bilmedikleri için seçimde başarılı olduklarını zannettiler. Şu anda seçim sandık sonuçlarının çoğunluğunu tek tek kontrol ettik ve yüzdelerini dikkatle inceledik, bulgular tam tahmin ettiğimiz gibi, sonuçlar bilgisayarda saat 5:30'da ilk seçim sonuçlarının gelmeye başladığı zaman il il değiştirildi, AKP secime %25 fazla oyla başladı, elimizde tüm sandık sonuçlarının imzalı belgeleri olsa yapılan hile hemen görülebilir.
Su ana kadar gördüğümüz durum AKP'nin hiçbir sandıkta %25 altına düşmemesidir. Her sandıktan en az %25 AKP'ye oy çıkması mümkün müdür? Hayır çünkü çok partili demokrasilerde her bölgeden ayni şekilde oy çıkması matematiksel olarak milyonda bir olasılıktır ve mantıksal olarak mümkün değildir. Peki bu %25'e tekabül eden yaklaşık 7- 8 milyon oy nereden ortaya çıkmıştır? Nüfus kütükleriyle seçmen kütükleri arasındaki 7 milyon farktan mı yani muhalefet oylarının bir kısmının yok edilmesinden mi? Yoksa diğer partilerin oylarının seçimin ilk bir saatinde sıfırlanıp AKP'ye aktarılması ve seçimin diğer partiler %0 ile baslarken AKP'nin %25 ile başlaması mi? Her ikisi de mümkün. Fakat bir gerçek var ki kesinlikle göz ardı edilemez.
Secimin ilerleyen saatlerinde oyları düşen bir partinin (AKP) %25 ile başlayıp secimi kaybetmesi imkansızdır. İste hile de buradadır! Hilenin sekli: Bizim başından beri tahmin ettiğimiz bu sekil sandık secim sonuçlarıyla bu iddiamızı tamamen güçlendirdi.
Secim sonuçları YSK merkez bilgisayarından, Cihan (Fetullah' in) Haber ajansı aksam 6 dan sonra ilk secim sonuçlarını açıklamadan önce, ilk secim sonuçlarının gelmeye başladığı saat 5:30 cıvarında 15-20 dakika bir görevli tarafından değiştirildi veya hack edildi ve AKP %25 oyla secim yarışına baslarken diğerleri de % 0 oyla başladı ve saat 6:00-6:30 arası o ana kadar alınan sonuçların Turkiye'nin %50 'si olduğu ilan edildi, bu ayarlamadan sonra AKP'nin oyları düşse de diğerlerinin yükselse de AKP'nin secimi kaybetme ihtimali yoktu ve plan AKP'nin en az 367 milletvekili çıkaracak kadar yani Turkiye'nin en az %50 oyunu alabilecek şekilde yapıldı, oysaki ileriki saatlerde sonuçlar açıklandığından müdahale yapılamadı ve bu yüzden AKP'nin oyları düşmeye ve CHP, MHP'nin oyları yükselmeye başladı, GP ve DP'nin oyları da sıfırdan başladığından oyları yükselse bile %10 barajını asma olanakları yoktu.
Mantıki ve matematiksel olarak secim sonuçlarında ilk bir saatte Turkiye'nin %50 oyunu almayı basarmış bir parti diğer yüzde ellilik oylar da okunduktan sonra daha da yükselmesi gerekmektedir. Fakat öyle olmadı, merkez bilgisayarı sonuçlarına ilk bir saatte müdahale secimin sonucunu AKP lehine tamamen değiştirdi.
Dikkat ettiyseniz web sitesindeki secim sonuçlarındaki pdf. dosyalı dokumanlar excel veya access programından çıkma, yani ana dokumanda yapacağınız bir değişiklik otomatikman diger tüm il ve sandık sonuçlarını değiştirebilir, sandık secim sonuçları fotokopi(scan) yoluyla pdf dosya programı yapılmamış bu da şüphelerimizi tamamen doğruluyor.
Bakiniz Izmir'de AKP'nin CHP ile ayni sayıda oy alıp 5 er milletvekilleri çıkarmaları olanaksızdı fakat ilk bir saatte müdahaleden dolayı AKP'nin (%25 + gerçek değer) olarak değiştirilen oyları müdahale sonrası normal oyların gelmesiyle %30'a kadar geriledi.
Yani tüm Türkiye sonuçlarına müdahale olmasa AKP'nin gerçek oyları gerçekte %22+%6 veya %8=%28 veya %30 civarında olacaktı.
CHP ve MHP ve diger partilerin oyları gerçekte ortalamada bir bucuk katlarına yakindi. CHP özellikle Izmir'de 1 milyon seçmen uzerinden oyların %60'ini alıp 5 milletvekili yerine 8-9 milletvekili çıkaracaktı ve AKP'nin İzmirde ki toplam oy oranı %13 olarak çıkacaktı.
Ayni oranı Turkiye'ye uygularsak AKP'nin gercek milletvekili sayısı 190, CHP'nin 190 ve MHP'nin ise 150 olacaktı.
Artık eskisi gibi sandıklarda hile yapmaya gerek yok, basit bir bilgisayar müdahalesi bir ülkenin kaderini iste böyle çizebiliyor.
Bu konuda tek izlenecek yol; Anayasa mahkemesinin huzurunda tum imzaları kontrol edilmiş sandık seçmen kağıtlarındaki seçmen sayılarının ve sandık secim sonuçlarının YSK elektronik kayıtlarıyla tek tek karşılaştırılması,
YSK bunu yapabilir fakat yapmıyor (hatta sandık dokümanlarının aralarından 100 adedini seçip foto kopya yoluyla ellerindeki elektronik dokümanlarla birlikte web sitesine koyabilir ve karşılaştırma bu şekilde yapılabilir fakat bunu yapmıyorlar ve sandık sonuçlarını elektronik dokuman halinde web sitesine koyuyorlar, koymaları gereken foto kopya dosyası (pdf) halinde imzalarla birlikte gercek sandık dokümanlarıdır elektronik dokumanlar değil),
Endişelendiğimiz nokta yakında birileri bu isin uzerine gidebilir ve gercek ortaya çıkar diye merkeze getirilen sandık resmi belgelerini elektronik kopyaları var mazeretiyle imha yoluna bile gidebilirler.
8 Haziran 2011
Azgın teke...
Azgın Teke Olayı nedir?...
Besicilik yapanlar veya köyle ilgisi olanlar bilir..
Koyundu, keçiydi, sığırdı..
Etinden sütünden faydalanılan hayvanların erkeği pek makbul değildir.
İnek buzağılar..
Yavrusu dişi ise mal sahibi sevinir..
Hayvana ihtiyarlığının son demine kadar bakılır..
O da sahibini dölünden döşünden sebeplendirir, tonlarca süt verir.
İneğin yavrusu erkekse sahibi yandı.
Erkeğin, yani boğa adayının huyu suyu dört beş yaşına kadar çekilir..
Ondan sonra cinsel açıdan zaptedilmez hale gelir.
Çaresi kasap bıçağıdır.
Haaa! Bir çaresi daha var..
Hayvanın husyeleri burulur..
Yani cinsel hayatı bitirilir..
"Dişilere ilgi duymayan" bütün erkekler gibi onlara da "öküz" derler.
Tarlada sabah sürer, kağnı arabasını çekerler.
Dişi milletiyle ilgileri kalmadığından hissiyatları da sıfırlanmıştır..
Gamsız olurlar.
Dert, kasavet çekmezler..
"Öküzün gamsızı kasabın bıçağını yalarmış" lafı buradan çıkmıştır
AZGIN TEKE SENDROMU
Koyunun erkeği koçtur..
Hiperaktif ve saldırgandır..
Cinsellik açısından gözü karadır..
Kurban bayramlarında belediyelerin kurduğu toplu kesim merkezlerinde bu halleri daha iyi görülür.
Cinsdaşları dört beş metre uzakta kasaba boyunlarını uzatırken, bunlar giderayak bir dişiyi daha becerme gayretindedirler.
Onları kurban kesim yerinde koyunların sırtına binmeye çalışırken teşhis ederiz.
Davar cinsi mahlûkat olduklarından bu hayasız halleri dini duygularımızı rencide etmez.
Güler geçeriz.
Keçinin erkeği olan "teke" ise hepsinden farklıdır..
On iki yıl ortalama ömrü olan bu davar türünün erkeği cinsel açıdan çok aktiftir.
Nedendir bilinmez yaş yarıyı geçtikten, hele dokuzu onu bulduktan sonra sürüdeki yavrulara musallat olur..
Yetişkinlere ilgi duymaz, kuzu dediğimiz yaştakilerle hissi ilişki kurmak ister.
Çoban milletinin kelime haznesi "üç yüz" sayısı ile sınırlı olmasa bu teke davranışına mutlaka " azgın teke sendromu" gibi fiyakalı bir isim takarlardı.
Temsil, otuz sene sakin sakin geçen bir evlilikten sonra bakarsınızki adam, yaşına başına, hatta sosyal statüsüne uygun olmayan birine kaçmış.
Gözü bir şey görmez..
Laf dinlemez, nasihat heyetlerini kabul etmez..
Yukarıda gök kubbe yarılsa o bildiğini okur..
Evi, barkı terk eder kaçtığı kadına teslim olur.
İşi bilenler böyle bir duruma hemen "azgın teke sendromu yaşıyor." teşhisini koyarlar..
TEDAVİSİ YOKTUR
Türkiye'nin gündemine arka arkaya birkaç " azgın teke sendromu" vakası düştü..
Ne kadar kadın köşe yazarı varsa kafası karıştı.
Bu sendromu yaşayan erkeklerin büyük bir bölümü, ilk şiddetli krizden sonra kendine gelir.
Pişmanlık duyar.
Araya giren "nasihat heyetlerinin" lafını dinleyip, evine geri döner.
O andan itibaren de azgın tekeliği gitmiş,
kasabın bıçağını yalayan gamsız bir öküze dönmüştür.
Artık ondan, evin kadınına da hayır gelmez.
Adam zenginse ailesi onu bir hayır kurumunun başına geçirir.
Temsil, en yakın mekteplerden birine "Okul Aile Birliği Başkanı" yaparlar.
Adam orta halliyse yeniden sosyalleşmesi zor olduğundan onu hacca göndermekten başka çare kalmaz.
Hacca gider, evdeki karı niyetine şeytan taşlar, böyle deşarj olur.
Eve hiç dönmeyenlerin durumuna gelince.
Bunlar " azgın teke sendromunu" en ağır yaşayanlardır.
Dönüşü olmayan bir yola girdiklerini bilir, hayatlarının bundan sonraki bölümünü ona göre düzenlemeye çalışırlar.
Önce kendilerine olan düşkünlükleri artar.
Sağlıklı hayat meraklısı olurlar..
Sıkı diyet uygularlar.
Genç işi giyim kuşama dadanır, spor giyinmeye çalışırlar.
"Bütün dertleri; uğruna evi terk ettikleri genç kadınla aralarındaki yaş farkını ört bas etmeye çalışmaktır."
Nüfusa gidip yaşlarını küçültmek mümkün olmadığından kendilerini estetikçilere teslim ederler.
Geçkin erkeğin sarkık derisinden bu sektör sebeplenir.
BELİRTİSİ VAR MI?
"Azgın teke sendromu"nun erkekteki ilk belirtisi televizyon başında ortaya çıkar.
Tek başına televizyon izleyen bir erkek Lig TV'yi, haber
kanallarını, aksiyon filmlerini seyretmiyor da Elma gibi, Sinek gibi gençlerin kanallarına takılıyorsa fikri bozulmuş demektir.
Özellikle MTV veya Number One kanalında klip izliyorsa bilin ki çoktan kararını vermiştir.
Hele hele Fashion TV'nin başından kalkmıyorsa gözü iyice kararmıştır ki karısının o erkekle her türlü ağız dalaşından uzak durması icap eder.
Özellikle de "Senin için saçımı süpürge ettim.
" cümlesini fikir tartışmalarında kullanması sakıncalıdır.
Çünkü bu durumda erkeğin gözü kadının saçına takılır. O saçların süpürgeye benzetilmesi için kuaföre ödenen yedi yüz, sekiz yüz
liranın kendi cebinden çıktığını hatırlar.
İyi olmaz..
İkinci kategoriye girenlerin tedavisi yoktur.
Hapı da keşfedilmediğinden ağızdan ilaç alınması suretiyle sakinleştirilmeleri imkânsızdır.
Eskiler bu durumu "azgınlaşma" ve "teneşir" ilişkisiyle açıklamışlar.
Ben keyfinizi kaçırmamak için adını doğrudan telaffuz etmiyorum.
Ağızdan ilaç almakla tedavisi mümkün olmayan bu " azgın teke sendromuna girmiş" erkeklerin gönül maceralarına son nokta teneşirde
konulur.
Bunun için de bir parça pamuk yeterlidir. :)
Genel kültür niyetine !! Gülsen Varol hocama teşekkürlerimle..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)