28 Şubat 2010

Kırın o kalemlerinizi...


Bir dakika, dur bakalım efendi,boyundan büyük laflar ediyorsun,sen kendini ne sanıyorsun diyemediğiniz sürece o kalemler size ait değildir,sizin hükmünüz geçmez köşelerinizde boyun eğiyorsanız bu tehdide kırın o kalemlerinizi, çünkü sizler bizim gözümüzde gazeteci değilsiniz.

Birilerinin mutluluğu için göz yumuluyorsa zulme,yaş varsa çocukların gözlerinde,kin bulaşmışsa yüreğinizin diline,hırslar insanlığın önüne geçiyorsa eğer,toplumsal  barıştan söz etmek mümkün değildir.

Ecevit'in hastalığı döneminde,Ecevit'in görevi bırakması için baskı yapan  gazeteciler neredesiniz?

Kovun akp karşıtlarını! Kimse akp üçkağıtçılığını, yolsuzluklarını, peşkeşçiliğini, göz boyama taktiklerini eleştirmesin! Kovun akp karşıtlarını! gazetelerden, devlet kurumlarından, yargıdan, ordudan, hatta bu ülkeden diyebilen bir başbakanın,kendini kontrol edemeyecek duruma getiren hastalığını neden yazamıyorsunuz?

Gazeteci Yiğit bulut'a soruyorum,koyu bir hükümet karşıtı iken,ne oldu'da doksan derece kıvırıp hükümet destekçisi oldunuz başbakanın bu hastalığını çok yakinen bildiğiniz ve bunu " Baykal ve Bahçeli " ile paylaştığınız halde,neden halktan saklama gereği duyuyorsunuz?

Yoksa sizi Ergenekon'dan tutuklamakla tehdit edip saflarına mı geçirdiler,tutuklanma korkusunu kaç gün yaşadınız ve nerede saklandınız? haber türk de ki koltuğunuz bu suskunluğun ve taraf değiştirmenin bir ödülümü?

Tabi ki duymayacak bu sözleri,doğru dürüst gerçekleri yazan az sayıdaki köşe yazarlarına sallamaya devam edecek,başbakanın gazetecileri arada bir dövmesini savunacak,başbakan iyi yapıyor taşlar yerine oturuyor diyecek utanmadan sıkılmadan.

Gazeteciler ülkenin namusudur,doğruları,gerçekleri ve ülkenin menfaatlerini savunmak zorundadır,tehdide şantaja ve baskıya direnmelidir,yoksa kırmızı fenerli evden türeyen adına gazeteci denen adamlardan ne farkınız kalır,çarşaf çarşaf paçavra basar dağıtırsınız ve kuyruğunuza yapışık etiketinizle sallana sallana gezersiniz adamım diyerek.

Bu topraklarda bir tek bacası bile tütmeyen,80 yıllık Cumhuriyet değerlerini satıp satıp bitiren ve ortalarda bir kahraman edasıyla gezinen bu adamların adını,ülkemin önderi Mustafa kemal'le yan yana bile görmekten zül duyarım,onların önünde durduğu dev aynasının hayal olduğunu sizler anlatacaksınız bu millete,sizler yazacaksınız tüm gerçekleri,sizler gazetecisiniz ve bunu bizlere borçlusunuz,uyandırın artık bu milleti,uyandırın.

26 Şubat 2010

Sahi, siz gerçekten kimsiniz???



Anlaşıldı'ki siz bu ülkede ünüforma giymiş her kişiden intikam almaya karar vermişsiniz,kuyruk acınız nereden geliyor biz biliyoruzda, bilmeyenlerin kulağına küpe olsun diyedir çabamız.

Kusura bakmayın kurtuluş savaşına katılan dedelerimiz hayat'da değil,kore savaşına katılan babamızda,ne yazık'ki onlara bu onursuz işkenceyi çektiremiyeceksiniz,ama bizler kıbrısta yunanla,rumla çarpışan kıbrıs Gazileri buradayız, kimin kuyruk acısı varsa buyursun.

Gensoru görüşmelerinde sırrı sakık denen pkk artığıyla bile işbirliğine giren,konuş hadi diyerek işaret eden sizler korkarım yarın güneydoğu Gazisi kardeşlerimizide terörist köpeklere kurşun sıktılar diyerek mahkeme önüne çıkartırsınız,evet evet çıkartırsınız,siz bunu bile yaparsınız.

Şöyle bir geçmişinize bakıyorum da,ne kadar karışıksınız geçmişleriniz nerelere dayanıyor şaşıyorum,içinizden biride çıkıp ben Türküm diyemiyor,sahi be siz gerçekten kimsiniz???

25 Şubat 2010

Söyleyin bakalım..


Özden örnek paşanın günlüklerinden yola çıkarak bu uydurma soruşturmaları başlatmıştınız,bunca askeri içeri tıktınız,şimdi Özden örnek ve diğer komutanlar serbest ise diğer askerler neden içeride?

Şimdi insanın aklına şu soru geliyor,hani genel kurmay başkanı demişti ya,bizde elimizdeki bilgileri halk'la  paylaşırız,bu gün çankaya da yapılan üçlü zirvede elinde ilk defa bir çanta gördüğümüz erdoğan ve başbuğ paşa "yoksa bir şeylerimi takas ettiler" neden olmasın değil mi,bu ülkede nelere şahit olduk biz.


Şimdi şu papazın suratına iyi bakın,bu dönek adamı iyi tanıyın,12 Eylül döneminde cuntacılara kafa tutmak yerine porno öyküler yazan bu adamın paçavra gazetesinden yola çıkarak bunca insana zulüm edenler,hayvanlarla ve kendi ailesi içinde yani ensest ilişkiler yaşamaya sıcak bakan(1985 kadınca dergisi) bu satılmışın uyduruk belgeleriyle memleketi ne hale getirdiniz.

Az önce parmaklıklar ardında isimli diziye bakıyordum,mahkumlara zulüm eden savcının içeriye tıkılışını izledim ve bir mahkumun savcıya şu sözü aklıma yer etti,kapılar kapanınca hepimiz aynıyız sayın savcı.

Bu gerçeği kimse unutmasın,bu gün dışarıda olanlar,yarın içeride olabilirler,kapılar ardınızdan kapanınca ne yapacaksınız çok merak ediyorum.

Bu millet yeteri kadar gerildi,insanların sabrını zorlamayın,parmak kaldırmaktan başka bir işe yaramayan vekil dediğiniz adamlar ağızlarını açtıkları zaman bir çuval inciri berbat ediyorlar,bu millet kimin kanı bozuk olduğunu çok iyi biliyor,içişleri  bakanı bu gün mecliste sizin oylarınızla kurtulmuş olabilir gensorudan,peki halkın gözünde nasıl aklanacak söyler misiniz,habur'u nasıl unutturacaksınız bu millete nasıl...


24 Şubat 2010

Bizden değilsen,ya terörist yada darbecisin.



“10 aydır neden tutukluyum? Bu soruya mantıklı bir cevap bulmak için aklımın sınırlarını zorluyorum”

7 yıldır Vatan’da gazetecilik yapan Aylin duruoğlu, duruşmada hakimlere şöyle seslendi: “Siz meslek hayatınızda hiç benim gibi bir terörist gördünüz mü?”

Aylin Duruoğlu’nun evinde işyerinde yapılan aramalarda hiçbir delil bulunmamasına rağmen iddianamede hakkında 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istendi.

Adını dahi bilmediği bir örgütün üyesi olduğu iddiasıyla hakkında 15 yıl hapis cezası istenen ve 10 aydır tutuklu bulunan  Aylin Duruoğlu ilk kez hakim karşısına çıktı.

"Polisler , Aylin Hanım siz bırakılırsınız. Bazen kurunun yanında yaş da yanar."

"Bu yaş 10 aydır cayır cayır yanıyor”

Cumhuriyet Savcısı mütalaasında, 10 ay sonra ilk kez hakim karşısına çıkan Aylin Duruoğlu'nun tahliyesini talep etti. Mahkeme tahliye talebini değerlendirmek için 1 saatlik ara veren mahkeme heyeti Aylin Duruoğlu'nun tahliyesi yönünde karar verdi.

Düşünebiliyormusunuz
üç yıla yakındır,gazeteciler,askerler,profesörler,hocalar,ilim adamları,bilim adamları ve düşünen insanlar haklarında hiç bir delil olmadan,sadece bir iddia var diyerek  içeri tıkılıyorlar ve hala neden tutuklu olduklarını bile bilmiyorlar.

Ve bu ülkeyi adının içinde adalet olan bir parti yönetiyor,Şimdi soruyorum,bu ülkede adalet olsa idi, sizler yani Cumhurbaşkanı,başbakan, adalet bakanı ve diğerleri o koltuklarda oturabilirmiydiniz.

Haklarında her türlü yüz kızartıcı suçtan boylarınca dosya olan insanlar makamları işgal ediyor,ve hiç bir şekilde suçu ispat edilemeyen insanlar içeride yatıyor ve bu ülkeyi yöneten insanlar haktan ve adaletten bahsediyor, utanmadan sıkılmadan .

Kurunun yanında yaş da yanarmış,geç efendi geç,geç bunları,belki bu gün sizi yakmaya Adaletin gücü yetmeyebilir,ama unutmayın hani sizler çok bahsedersiniz ya cehennem ateşinden,işte o ateşi sakın unutmayın  sakın...

23 Şubat 2010

AL SANA BALYOZ...


Ya Rabbi hikmetinden sual olunmaz ama,bizleri de burada inciten biri var...


TARİH : 23 ARALIK 1930 , YER: MENEMEN, İZMİR, ŞEHİT KUBİLAY'IN BAŞI, GİRİT'TEKİ KAMPLARDA İNGİLİZ VE YUNAN SUBAYLARI TARAFINDAN EĞİTİLEN BEDRANİ TARİKATININ BAŞI OLAN ŞEREF YOKSUNU - HAÇLI KÖPEĞİ BİR MÜRTECİ (İRTİCACI) TARAFINDAN KÖR BİR BIÇAKLA KESİLİYOR.

Menemen isyanının tertipleyicisi; Nakşibendi tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat ve Derviş Mehmet, işgal yıllarında yurdunu savunmak için çete kurmadı, işgal güçlerine karşı bir tek  kurşun bile sıkmadı !!


BU HAÇLI ŞEYH : DERVİŞ MEHMET. MANİSA'YI YUNANA SATAN VE 9 EYLÜL 1922 SABAHI DİNİNİ DEĞİŞTİRİP YUNANISTAN'A KAÇAN ŞEREF YOKSUNU 'BAŞ KAFİR - GAVUR DÖLÜ  LAKAPLI - İŞGALCİ RUM'UN MÜSLÜMAN TÜRKLERİ ÖLDÜRTMEK İÇİN MANISA VALİSİ SEÇTİĞİ 'KUKLA' HÜSNÜ EFENDİNİN KARDEŞ ÇOCUĞU,YANİ  KUZENİ. (Kİ SONRA HİRİSTİYAN HACI - HÜSNÜYADİS İSMİNİ ALMIŞTIR)


ÇOK KÜÇÜK - KÜÇÜCÜK - BİR DETAY: BABADAN GİRİTLİ RUM,ANADAN MISIRLI ARAP OLAN,  RUHUNU PARA İÇİN SATMIŞ NAMUS VE ŞEREF YOKSUNU  DENEN KAFİR - " DERVİŞ MEHMET ", ESKİ MECLİS BAŞKANI,YENİ BAŞBAKAN YARDIMCISI -  BÜLENT ARINÇ'IN ÖZ MÜ ÖZ BÜYÜK DEDESİ. (Türk ordusuna saldırması ne kadar manidar değil mi)


KAYNAK :   NEDİM ÇAKMAK'IN 6000 SAYFALIK ARAŞTIRMASININ SONUCU "HÜSNÜYADİS HORTLADI" İSİMLİ KİTABINDAN

Evinize bir gelin,bir damat alırken yedi sülalesini araştırıyorsunuz,bu vatan bizim yurdumuz değilmi,başına getirdiğiniz adamları neden araştırmazsınız,neden???

22 Şubat 2010

Ananı öpen kadı ise...




Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde, güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek var. Kadı, fırıncıya "Ben bunu aldım" demiş.
Kadı’ya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.
Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: "Hani bizim ördek?"
Fırıncı boynunu büküp "Uçtu" deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış… Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş.
Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış…

Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak kadı’nın karşısına çıkarmışlar.
Kadı sırayla sormuş… Ördeğin sahibi, "Bu adam ördeğimi hiç etti" diye şikáyet etmiş.
Kadı, fırıncıya sormuş: "Ne yaptın bu adamın ördeğini?"
Fırıncı "Uçtu" demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış:
"Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar ’Uçar’ anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil" diyerek fırıncının beraatine karar vermiş.


Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş… Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: "Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla…"
Davacı "Ne olacak?" diye sorunca kadı, "Şimdi" demiş, "Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız."
Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.


Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da kadı, "Tamam" demiş, "Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak."
Böyle olunca fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi’ye: "Senin şikáyetin ne?"
Yahudi ellerini açmış, "Ne diyeyim kadı efendi" demiş, "Adaletinle bin yaşa sen e mi?"

Kıssadan hisse: Ananı öpen kadı ise kime şikáyet edeceksin? Bugün ülkedeki durum bu!

Rahmi turan’dan alıntıdır.

20 Şubat 2010

Haberdar olmak ayıp değildir,suç'da değildir,bilgilerinize sunulur..








BAŞSAVCI CİHANER, TAM CAN DAMARINA DOKUNMUŞ:

Nakşibendi Dergâhı, 12. Eylül.1980 Askeri Darbesinden sonra, Devlet yönetiminde etkin olmaya başladı ve bu etkinlik artarak günümüze kadar devam etti. Bu etkinliğin en önemli göstergesi ise,tarikatın şimdiye kadar kendi içinden iki kişiyi CUMHURBAŞKANI makamına getirebilmiş olmasıdır. Başka bir ifade ile ATATÜRK’ÜN koltuğuna şimdiye kadar, Nakşibendi Dergâhından iki kişi oturabilmiştir. Bunlar; TURGUT ÖZAL VE ABDULLAH GÜL’dür. Dergâhın diğer ünlüleri ise; Necmettin Erbakan, Korkut Özal, Recai Kutan, Kemal Unakıtan, Kadir Topbaş,Ömer Dinçer ve benzerleri. Bu dergâhın kurucusu, Şeyh Ahmet Ziyaüddin Efendidir. Onu da yetiştiren ve “KÜRT HOCA” namlı Şeyh Abdurrahman el-Harputi idi.(Soner Yalçın-Siz Kimi Kandırıyorsunuz)

Nakşibendiliğin günümüzdeki güçlü kollarından biri de MENZİL GRUBUDUR. Adıyaman-Kahta-Menzil Köyünde kurulmuştur. Kurucusunun vefatından sonra ikiye bölünmüş, bir kolu da AFYONKARAHİSAR’DA faaliyet göstermektedir. Bakanlıklarda örgütlenmede çok mesafe almıştır.

Bu dergâh’tan çok daha güçlü, ekonomik olarak 25 Milyar Dolara hükmedebilen diğer tarikat ise; “Said-i Kürdi(Nursi)hareketinden doğan “FETHULLAH GÜLEN” hareketidir.

Bu üç ekibin ve bugün yönetimde olan talebelerinin, BARZANİ ile dostlukları buradan gelmektedir. Barzani Nakşibendi Tarikatına bağlı, Sünni- Kürt’tür.

Bu üç tarikat ve sayıları çok fazla olan diğer tarikatlar, özellikle 1980 sonrasında ABD’nin, Sosyalist Bloğu güneyden çevreleme projesi olan YEŞİL KUŞAK ‘ı bölgede uygulanmaya koymasından sonra, Devlet kadrolarına sızma gayretlerini arttırarak sürdürdüler. Yukarıda ki isimlerin yönetimde oldukları zamanlarda, nasıl çalıştıklarını takdirlerinize bırakıyorum. Bir örnek vermek gerekirse, KADIN ELİ SIKMAYAN KAYMAKAMLARIN çoğu, Oğuzhan Asiltürk’ün İçişleri Bakanı olduğu dönemde devlete alınmıştır, sayıları 300 kadardır. Bunların çoğu bu gün Vali Muavini veya Vali olmuştur!

AKP tüm bunların ve Emperyalist Devletlerin desteği ile kuruldu ve iktidara getirildi. Ben bu oluşumun gelişini ve engellemek için yapılması gerekenleri zamanında anlatamadım. Aylardır da yazarak bazı kişileri ve kurumları uyarmaya çalışıyorum. Başsavcı İlhan Cihaner Bey’in başına gelenler umarım, herkesin gözünü açmıştır. Özellikle, kendi Türk Subayına “ŞÖVALYELİK” gibi kültürümüze aykırı nitelikleri yakıştıranlar! FATİH’İN, KANUNİ’NİN ve ATATÜRK’ÜN asil ve bilge duruşunun yanında, şövalyeliğin lafı olur mu?

Tehlike’nin büyüklüğünün anlaşılması için belirtmek zorunda olduğum bir konu daha var. Bu siyasi ve dini hareketlerin maddi gücü çok fazladır. Fransa Cumhurbaşkanının “ Berlusconi ve siz Dünyanın en zengin siyasetçilerinden olmuşsunuz” diye bir Devlet Adamına konuşması çok manidardır. Ayrıca çok yakında dünyada ki gizli hesaplarla ilgili kayıtlar ortaya döküldüğünde neler olacağını beraberce göreceğiz. Kutsal dinimizi, siyasi amaçları için çekinmeden kullanmaya kalkanların unuttukları şey şudur; HARAMIN ÜSTÜNE BİNA YAPILMAZ, ve BURASI ATATÜRK TÜRKİYE’SİDİR.

Şimdi gelelim Başsavcı Cihaner’e. Kendisine gelen bir ihbarı değerlendirip, Nakşibendi Tarikatına bağlı İsmail ağa Cemaatinin, Gülen ve Menzil tarikatlarının, yasa dışı faaliyetlerini, görevi gereği incelemeye kalktı, başına gelmeyen kalmadı. Sadece onun mu? Gözler o kadar karartılmış ki, MİT mensupları, Askerler, “ Ergenekoncu” diye cezaevine tıkıldılar. Doymadılar, Cemaat’ler ağızlarından salyalar akıtarak, Ordu Komutanının kellesini istedi. Yapılan hukuksuzluk, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararı ile durduruldu. Yargıtay’da ,Danıştay’da alınan kararın hukuka uygun olduğunu oy birliği ile kamuoyuna duyurdu.

Türkiye’nin Hukuk Devleti olarak kalıp kalmayacağını, AKP İktidarının tavrı belirleyecektir. AKP Hükümetini dikkatle izliyoruz.

Bir kez daha seslenmek istiyorum. Herkesin tarafını belirlemesi zamanı geçmek üzeredir. TÜSİAD-TOBB- SANAYİ ve TİCARET ODALARI-MESLEK KURULUŞLARI-SENDİKALAR lütfen tercihinizi yapın, ve sesinizi çıkarın. Cemaatlerden yana iseniz, onu da söyleyin. Laik Cumhuriyetten, Atatürk’ten, çağdaşlıktan, demokrasi’den yana iseniz konuşunuz. Bugün seslerinizi Türk Milleti olarak duymak istiyoruz.

Sağlık ve başarı dileklerimle, 18. Şubat. 2010

Rifat Serdaroğlu

Eski Sağlık ve Devlet Bakanı

rifarserdaroglu@gmail.com

rifatserdaroglu@superonline.com


Bana bu bilgileri ulaştıran, Değerli hocama sonsuz saygılarımla...


16 Şubat 2010

Anlayana...



Benim bu güne kadar hayattan öğrendiğim ve tecrübelerle sabit olan bir şey var'ki,namus bekçiliğine soyunan insanların büyük bir çoğunluğu namussuzun en önde gideni olduğudur,şöyle bir yoklayın hafızanızı,etrafınızda dönen dolaplara bir bakın,yada yaşadıklarınıza,mutlaka "evet ya,doğru be" diyeceğiniz olaylar gelecektir aklınıza.

"Ele verir talkını kendi yutar salkımı"
Kendinize biraz dokunulduğu zaman ense kökünüze kadar pancar gibi kızarıp her yana çemkireceksiniz,size emanet edilen değerlerin namusu şerefi organize bir şekilde didik didik edilecek sizde bıyık altından keyifli keyifli güleceksiniz, yok öyle arkadaş,yok öyle "çalma kapımı,çalarlar kapını" himayenizde olan insanlar kurum ve kuruluşlar sizin en büyük namusunuzdur öncelikli göreviniz onların namusunu ve şerefini korumaktır.

Şimdi yurt dışından binlerce dolar maaş alan,ellerine birer kalem tutturulmş adına gazeteci denen şeref haysiyet yoksunları varya,hani kap karanlık yüzleri olan,içleri fitne fesat dolu nereden türedikleri belli olmayan,ataları bellisiz,soyu bozuk sünepeler,uyduruk senaryoları boş çıkmaya başlayınca milletin namusuna dil uzatmaya başladılar,ahlaksızca ve vijdansızca.

Bakın bu soysuzların evine,her birinde kendilerine karı edindikleri çocuk gelinleri bulacaksınız,nikahsız kapamaları bulacaksınız ve bunlar paçavra gazetelerinde namus bekçiliğine soyunacak anlamını bile bilmedikleri şeref  haysiyetten bahsedecekler.

Besleme yalakalar,önce kapınızın önünü temizleyin ve kendi namusunuza sahip çıkın,köpeklik ettiğiniz adamlar yarın sizlerle işi bitince böcek gibi ezecek  ve orta malı olacaksınız,bu millet'de sizi bok çukuruna süpürecek ve layığınızı bulacaksınız,anlamını bilmediğiniz kelimeleri ağzınıza almayın çarpılırsınız...

2 Şubat 2010

Yetkililer neredesiniz?????


Her şey mikrop yuvası olmuş,etimiz sahte,sütümüz sahte neredesiniz!!!

Gıda güvenliği ve halk sağlığı tüm ülkelerde stratejik öneme sahip konuların başında yer almaktadır.
İnsanların yaşamak için yeterli miktarda gıdayı alabilmeleri ve bu gıdaların sağlık yönünden güvenli olması insan haklarının esasını oluşturmaktadır.


Devlet, vatandaşlarına daima yeterli miktarda ve çeşitlikte gıda sağlamakla yükümlüdür.
Aynı zamanda hem tüketici sağlığının en iyi şekilde korunması, hem de tüketici güveninin yeniden sağlanması için gıda zincirinde; hijyen ile ilgili hükümlerden, hayvan ve bitki sağlığına, “çiftlikten sofraya kadar gıda güvenliği” ile ilgili doğrudan veya dolaylı konularda toplumu bilgilendirerek bu konulara ilişkin önlemleri almak ve toplumun bilinç düzeyini artıracak tedbiri yürürlüğe koymak asıl olarak devletin yükümlülüğündedir.
 
Atlar eşşekler cirit atıyor,yağımız sahte,balımız sahte neredesiniz!!!
 
Ülkemizde kontrolsüz gıda üretimi ve açıkta satılan ürünler halk sağlığı açısından tehlike arz etmektedir.
Hayvancılıkta ve bitkisel üretimde verimi artırmak amacıyla hatalı ve bilinçsiz kullanılan hayvan yemlerindeki katkılar, ilaçlar ve kimyasal gübrelerde insan sağlığını tehdit etmektedir.
Son günlerde devamlı gündeme gelen gıda terörüne yıllardır çare bulunmaması, ciddi denetim ve sürekliliğinin olmaması düşündürücü!
 
Siz ne iş yaparsınız söyleyin,ne iş, tuzumuz koktu tuzumuz neredesiniz !!!