Üç defa çalarlardı ellerindeki çanı,arkasından tiz bir sesle yoğurtçuuuu diyerek geldiklerini mahalleye heber verirlerdi,aslında bilirdi herkez onların geliş saatini eline tabağını tenceresini alan kapıya çıkardı,içimizden biriydiler, nerde para pul akıl defterine yazılırdı alınanlar.
Tertemizdi,içinde şimdi'ki gibi bilmediğimiz katkı maddeleri yoktu,hile hurda hiç yoktu,alın teri ve saf sütten çalınırdı geniş tepsilere yoğurtlar,ağaç askının iki kefesinde kilo ile satılırdı canım yoğurt.
Hallaçlar,pamuk ve yün gibisi varmı,sağlıklı sıhhatli kışın o soğuk gecelerinde içine gömüldüğümüz yatağımız yorganımız,zaman içinde sertleşir ve topaklaşırdı,yaz günleri hallaçlar bunları kabartmak için omuzlarına astıkları yay ve tokmakla bağırırlardı"Hallaççı" diyerek,evlerin bahçelerinde sökülürdü yatak yorgan,hallaççı girişirdi tokmağıyla yayına pamuk dede gibi olsada kendisi,köpük köpük olurdu yatağımız yorganımız,o gecenin uykusunu anlatmaya gerek var'mı.
Ya şipşakçılar,arzuhalciler ikisi bir birinden ayrılamazlardı,her konu hakkında bilgileri olurdu her konuda dilekçe,istida yazar hazırlar verirlerdi,hükümet binalarının köşeleri veya adliyesaraylarının yan duvarlarıydı meskenleri.
Kaderciler,belkide yaşı müsayit olanlarımızın bir çoğu kaderci amcadan niyet falına baktırmıştır sevimli tavşanın çektiği,şimdilerde ne mümkün,onlarda yenildi teknolojiye.
Kalaycılar,eski mutfaklarımızın,tel dolaplarımızın ışıltıları,ne güzel olurdu onlar çalışırken seyretmesi,serptikleri tozun çıkan dumanında bir hoş olurdu içimiz,sihirbaz gibiydiler,bir anda simsiyah yanmış tencerelerimiz ışıl ışıl olurdu.
Zerzevatçı dedeler,fındık fıstık,kırık leblebi,keçi boynuzu ve dut kurusu,çocukluğumuzda dört gözle beklediğimiz dede,paramız yoksa eski ayakkabı,gömlek vesaire ne olursa bir avuç bir şeyler alırdık.
Rengarenk macunlar tahta çubuk ucuna sarılırdı,esanscı amca,helvacı hep mahallemizin renkleriydiler, Soğuk kış gecelerinde bozacılar,beyaz yakalı kapkara okul önlüklerimiz maziye gömülen daha nice deyerlerimiz gibi tek tek yok oldular.
Mutlumuyduk? Evet hemde çok mutluyduk,altı pençe yapılmışta olsa o ayakkabılar bizimdi okulda istiklal marşı söylendiği zaman bütün cadede'ki araçlar dururdu,bütün insanlar esas duruşta beklerdi,bir komşunun feryadını her kez duyar ve koşardı,kimse komşusunun adını beş numaradaki teyze on numaradaki amca diye anmazdı, bundan güzel mutluluk olurmu...