29 Mart 2010

Hülya avşar program sunarsa.



Televizyonda program sunmak bu kadar kolay ve ucuz olmamalı diye düşünüyorum,ciddi bir kanalda Hülya avşarın karşısında gayet donanımlı ve kendini ispatlamış Tiyatro sanatçısı anlatıyor, kocaeli'nde kurduğu tiyatro okulunu ve ders veren  Türkiyenin en ünlü tiyatro hocalarını sıralıyor,ve hülya avşar sözünü kesiyor sanatçının,bu hocalar bir "RANT" sağlıyor'mu diye soruyor,Buyurun soruya bakın "rant" nedir rant,(faiz geliri,kira geliri,çalışmadan kazanç sağlamak) Tiyatro sanatçımız bozmuyor maaş alıyorlar tabi ki diyerek geçiştiriyor kibarca.

Değişik konulara gidiyor sohbet,kadın erkek ilişkilerine giriyorlar,evli iken aldatan ve aldatılanlardan bahsediyorlar ve Hülya avşar mağduriyetini anlatıyor bu konuda,evet belki mağdur olmuştu ama sormazlar mı insana sende bir zamanlar evli adamlarla ilişkide değil miydin diye,hemde aleni olarak,senin mağdur ettiğin kadınların ahı tutmuş olamaz mı,bir program sunan insan lafın nerelere gideceğini hesap etmeli ve ona göre konu açmalı,bizim çok güzel bir Ata sözümüz var insanlar bundan ders çıkarmalı "Çalma kapımı,çalarlar kapını" işte böylesi donanımsız insanlara biraz ünlüler diyerek programlar verilip,jüri üyeliği yaptırılıyor'ya içim buna yanıyor, televizyonculukta popo avuçlamaktan soru sorma seviyesine kadar yükselebiliyormuş insan,bizlerde bu aptal saptar programları izlemek zorunda kalıyoruz, işin can sıkıcı yanı da bu işte ...

23 Mart 2010

İclal Aydın demiş'ki...

Sol çıkmaz, sağ yokuş


O kadar çok rüya görüyorum ki, rüyalarımın karmaşası yüzünden yoruluyor; sıklıkla uyanıyor ve uykusuzluktan perişan oluyorum. Dün gece rüyamda bir otobüs kullanıyordum. Ve fakat yolcu koltukları tamamen boş ve direksiyon da otobüsün en arkasındaydı. Sürekli “otobüs kullanmak ne zormuş, otobüs kullanmak ne zormuş” diye mırıldanıyordum. İstanbul’un yokuşlarından Gümüşsuyu Caddesi Ankara’daki Kumrular Sokak’a dönüşüyordu bir anda. “Bu yolu ezbere bilirim ben. Allahım bana yardım et, hiçbir şey görmüyorum; yolu bulurum ama kimseye çarpmayayım ne olur” diye dua ederken kan ter içinde uyandım...


“Bu ne ola ki?” diye düşündüm kendi kendime... Her rüyanın gerçek gündelik hayat düşen bir gölgesi vardır biliyorsunuz...


Son günlerin sıcak siyasi gündemi yüzünden bu rüyayı gördüm bence. Dün kamuoyuna sunulan yeni Anayasa değişikliği paketi henüz yolcusu olmayan bir otobüs ise sunan da bu otobüsün kaptanı olsa gerek. Anayasa otobüsü, soldaki çıkmaz sokakla sağdaki yokuş arasında!


(Bazı anayasa maddelerini sıralamış ve.)
Velhasıl...demiş...


Bu anayasa otobüsünü yürütmek zor iş... Bazen içerideki yolcuların kaptana destek olması gerekiyor. “Şimdi sola dön kaptan, hafiften sağ yap, arkada bir araç var hızlan, engebeli yola giriyoruz gaz kes...” demek gibi yani..


Bizimle ilgili her şeyden haberdar olmamız gerekiyor. Otobüsteki yolculara soruyorlar işte...Ne diyorsunuz diyorlar? Sivil toplum kuruluşları ve medyaya sunuyorlar yeni taslağı. Şimdi biz ne yapacağız? “Ben prensip olarak ağzımı açmam, yolunu kendi bulsun mu” diyeceğiz “Kaptan, şu yol kestirmedir oradan çıkalım” mı diyeceğiz?


Ben işin peşini bırakmayalım derim... Zira can bizim canımız, hayat bizim hayatımız. Ve siz de çok iyi bilirsiniz ki her trafik kuralı kanla yazılmıştır. Daha önce yaşanmış onca kaza, yitirilmiş onca hayattan sonra dirlik düzenlik için yazılana dair bir fikriniz vardır mutlaka!

*************
Benim yorumum:
Vardır elbette bizlerinde bir fikri,yıllardır duvara toslayarak,uçurumun kenarına devrilerek bizlerde bir şeyler öğrendik,ama bu yılların tecrübesi bizlere çok pahalıya patladı,hangi otobüse binilir hangisine binilmez canımız yana yana öğrendik,ama sizin gibi bir sabah kahvaltısında ufkumuz değişmedi Sayın İclal Aydın.

Sorarım size,asla güvenmediğiniz bir otobüs kaptanının arkasına biner misiniz? kararsız,yeteneksiz ve ehliyetinin bile dayanağı olmayan bir şoföre hayatınızı teslim eder misiniz?bence sizde etmezsiniz,boşuna kahvaltının diyetini ödemeye çalışmayın ve gerçekçi olun.

Hepimiz güzele ulaşmayı elbette isteriz,elbirliği ile ortak bir kararla,herkesin güvendiği karakterine ve sözüne inanılan,özüne güvenilen bir kaptanın arkasına kim oturmaz'ki,sonra otobüslerin bir güzergahı olur öyle canınız istediği zaman yoldan çıkamazsınız,yoldan çıkanların sonu sizce de malum değil mi,bence yatarken üzerinizi sıkıca örtün sanırım geceleri üzeriniz açılıyor,yoksa böylesi rüyalar görmezdiniz...

21 Mart 2010

Durun bakalım ne oluyor.


Ortalık yine yangın yerine döndü,özür dileyenler,özürler havada uçuşuyor,ne için özür diliyorsun,bir kabahat mı işledin?bir kabahatin var ise git kendin tek tek özür dile,benim adıma ne konuşuyorsun sen,orta yere pisleyeceksin kokun her yeri saracak sonra bunu millete temizleteceksin,yok öyle Arkadaş yok,senin hasta ruhunun ceremesini ben çekmek zorunda değilim...

Bu kahvaltı sofralarında o sanatçılara ne ikram ettiklerini pek bilmiyorum,ama o sofralardan kalkanların dili bir açılıyor'ki sormayın gitsin,köklerini kökenlerini sıralıyorlar bir bir,açılıma destek vermeyenleri hainlikle suçlayacak kadar ileri gidenleri bile çıkıyor içlerinden,bu millet'den saklanan ne açıklanıyor'ki onlara,veya nasıl bir masal anlatılıyor içeride bilmiyorum,ama benim bildiğim tekel işçilerinin yarısı kürt vatandaşlarımızdı Ankaranın ayazında üç ay buz kestiler masalcı amca haklarını gasp ettiği için,o zaman neredeydi bu çok duyarlı sanatçı yönünüz kökleriniz hangi yöne bakıyordu o günlerde'de göremedik işçi çadırlarında sizi.

Bu millet sizleri etnik köklerinizden dolayı değil,sadece insan olduğunuz için bağrına basmıştı,sanata ve sanatçıya saygısından sevmişti,cebinize giren her kuruşu ön yargısız vermişti ekmeğinden keserek,ama siz ekmek yediğiniz çanağa pisliyorsunuz,sizler bu masalcı amcanızın güvenilmez olduğunu öğrenmediniz mi hala, yarın hastalığı tutarda gelin bakayım buraya artist takımı,alın ananızı da has s..tirin gidin derse ne yapacaksınız merak ediyorum,yaralı bir güvercin gibi kanat çırpa çırpa uçup gidecek misiniz,yoksa medya maymunluğuna devam mı edeceksiniz,göreceğiz bakalım hep birlikte.

Şunu asla unutmayın,bu ülkenin yarısından fazlası masalcı amcanızı ekranda görünce kanal değiştiriyor,yarın sizlerin de başına aynısının gelmeyeceğini kim garanti edebilir,hükümetler gelip geçici ama halk seçicidir,sizi göğe çıkardığı gibi yere vurmasını da iyi bilir,gerçekler sizin yükseklerden baktığınız gibi değil biraz ayağınızı yere bassanız iyi olur diyorum ve sizi boykota devam ediyorum...

17 Mart 2010

Kendinizle yüzleşin.


Fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal boyutlarıyla insan bir bütündür. Bu boyutlardan sadece birinde bile dengeyi sağlayamazsak mutsuz oluruz. Mutsuzluğun nedeni de kendimizi tanımamaktan kaynaklanır ama bizler bunun  farkına varamayız.

İnsan, yaşamı boyunca karşısına çıkan olaylar, insanlar, koşullar sayesinde deneyimler kazanarak kendini tanıma (olgunlaşma) yolunda ilerler. Yaşlandığımızda, “şimdi bildiklerimi keşke gençlik yıllarında bilseydim” diye yakınacağımızdan hiç şüphe yoktur. Bu, kişilerin eğer yaşamlarını yeni baştan yaşama imkanı olsaydı tercihlerini farklı şekillerde yapacaklarının göstergesidir.

Yani kendini tanımanın (olgunlaşmanın) bedeli uzun yıllar, hatta tüm bir ömürdür. Uzun ömrün bile olgunlaşmayı garantilemediği sıkça görülen bir gerçek. İnsanlar bedensel yetişkinliğe zamanla ulaşıyorlar ama ya ruhsal yetişkinliğe?

Kendimizle Yüzleşmeliyiz .

Yıllar sonra birikmiş “Keşke”lerimiz olmaması için,

Amaçlı bir yaşam için,

Daha objektif, tutarlı ve isabetli yaşam seçenekleri için,

Tepkisel değil etki sel, duygusal değil duyarlı bir insan olmak için,

Kendinizle barışık olmak, kendinizi olduğunuz gibi sevmeyi öğrenmek için kendinizle yüzleşin,çünkü siz insansınız ve çok değerlisiniz.

Öz saygı
 
Yüksek öz saygı, kişinin hem değerli hem yeterli olduğunu hissetmesidir. Sevmeye ve sevilmeye layık olduğunu derinden bilmektir. Hayatın her alanında kendi sorumluluğunu yüzde yüz alabilme gücüdür. Kendinin ve başkalarının içindeki iyiyi ortaya çıkarabilme yetisidir. Özdeğer, özgüven, öz farkındalık, öz saygı, öz sevgi ve öz sorumluluğun bir arada olmasıdır. Sevebilme ve em patik olabilme yetisidir. Hem alçak gönüllü hem cesur olabilmektir. Hayat boyu gelişime ve yeniliklere açık olmaktır.


Yüksek özsaygı, kendini beğenmişlik değildir. “Başkaları ne düşünür”e göre davranmak değildir. Kendini başkalarından üstün ya da aşağıda görmek değildir. İş hayatındaki başarılarla, ünle, parayla, konumla, unvanla geliştirilemez çünkü dışsal kaynaklı değildir.

Özsaygı, “evet” demek istediğinde “evet”, “hayır” demek istediğinde “hayır” diyebilmektir.
Özsaygı, evde tek başına iken aynada gördüğün kişiyi güvenilir bulmak, ona saygı ve sevgi duyarak gülümseyebilmek, bu insan benim dostum diyebilmek, karşı cins olsaydı onu eş olarak seçmeyi arzu edebilmektir.
Özsaygı, kendini beğenmişlikten kendini beğenmeye doğru yapılan bir yolculuktur,ne diyeyim,herkeze hayırlı yolculuklar.

Sevgili dostlar,son zamanlarda okuduğum bazı kitaplardan kısa özetler çıkarıp paylaşmak istedim sizlerle hoşgörünüze sığınarak.

14 Mart 2010

Ne arabın yüzü,ne şam'ın şekeri.


Bu arapların ne tarihe saygısı var ne hatıralara, petrolden zengin ama insanlıktan fakir çapulcu sürüsü  olduklarını her daim ispat ediyorlar, Hazreti Hatice'nin Türbesi artık yok! yerine abdesthane yapıldı Peygamberimizin annesi Emine hatunun da mezarını yıkıp, otel yaptılar, Peygamberimizin en yakın dostu Hz. ebu bekirin evi şimdi Hilton Oteli kompleksi içinde.

Başbakanın Aldığı ödül geldi gözlerimin önüne, onun ne duygular yaşadığını pek bilemem ama şahsen benim yüreğim sızladı osmanlının kabeye gösterdiği hassasiyetin bir bir yok edilmesi başbakana hiç dokunmadı mı acaba çok merak ediyorum.

Ec yad kalesinden sonra Osmanlı kışlası'da yıkılıyor, islam kültür mirasına yapılan saldırılar bizzat müslümanlar tarafından geliyorsa ne olacak? Hal bu vaziyet de iken, İslam Dünyasından hiç bir itirazın gelmemesi ibret verici, para ve güç, kültür, değer ve inançlara üstün mü geliyor?


"İslam aleminde Türkiye'ye karşı halkının değil, ancak idari kesimlerin problemi olan iki ülke var. Biri Suudi Arabistan diğeri Mısır" diyor bir hocamız, birde başımızdaki Cumhuriyetle dertleri olanları düşün senize, birileri Osmanlının izlerini silerken, birileri de Cumhuriyetin izlerini yok etme çabasında, insan şöyle bir düşünüyor, bizler nasıl bir tezgahın içindeyiz, aklı başında tüm insanlara soruyorum.


Aslına uygun restore edileceği söylenerek yıkılan Ec yad kalesinin yerine dikilen bu Gökdelenler her şeyi anlatıyor aslında, ne diyeyim Allah gözünüzü doyursun.

10 Mart 2010

OBAMA'NIN GERÇEK RENGİ...

 

Obama seçildiği zaman şenlikler düzenleyen,kurbanlar kesen meydanlara dökülen şakşakçı yalakalar,gördünüz mü obama'nın kıçı ne renkmiş,oturun şimdi afiyetle yalayın bakalım belki boncuk bulursunuz.

Ermeni soykırım tasarısını temsilciler meclisinden geçirmekle kalmadı, şimdi de yunanlılarla Osmanlıdan kurtuluş törenlerini kutluyor obama efendi,ve sizler hala yalakalığa devam ediyorsunuz,başbakan arabistan'da sözde oscar ödülü alıyor,veren kim,arabistan kıralı,yani küçük amerikalı,ya siz bu milleti salak mı sanıyorsunuz,bir taraftan böğrünüzün bir yanını deşiyor adamlar sonra diğer yanına madalya takıyorlar,yürü arkadaş,yürü git işine.

2008'de ülkemize gelen 35 CIA-Pentagon karma heyeti (yani üst düzey ajanlar) , Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbaratının Yıldız bürosunda üstlenmiş durumda,bunlar ülkemizde ne iş yaparlar içişleri bakanı neden bunlardan haberim yok diyor,asıl muhatap olmaları gereken MİT ve TSK olması gerekirken neden polisle gizli bir iş birliği içindeler,neler oluyor bu ülkede,bizi gerçekte kim yönetiyor.

İçeri tıka tıka orduda subay kalmayacak,Aselsan mühendislerimiz öldürülüyor,cudi dağında petrol mühendislerimiz öldürülüyor hükümetten tık yok,intihar etmişler!!!ya arkadaş bizler bedevi çadırından türemedik,aselsan mühendislerinin icat ettikleri savunma teknolojisi nerede şimdi,cudi dağındaki petrol yatakları neden saklanıyor.

Bilmez misiniz yaşadığımız bu coğrafyada güçlü bir ordunuz yok ise ensenizin köküne şaplağı yersiniz,bugüne dek bu ülke ayakta durdu ise güçlü ordusunun caydırıcı gücündendir,şimdi el ele vermiş ordumuzu yok etme çabasındasınız  Allahın salakları,yarın bir böcek gibi ezileceğinizin farkında değil misiniz.

Her yanımız ajanlarla dolmuş,ordumuz dahil her yere sızmışlar,ne gizlimiz kalmış nede sırrımız,kimsenin kimseye güveni kalmamış birde salyalı sümüklü tarikat artıklarıyla uğraşıyoruz,birileri de yalancı kabadayı gibi ortalıklarda dolaşıyor,ya daha dün depremde kayıp ettiğimiz vatandaşlarımızı bile sayamıyoruz, biz nereye sürükleniyoruz,hangi çukura çekilmeye çalışıyoruz! Alkışladığınız adamların gerçeğini görün artık...

4 Mart 2010

Bir zamanlar Ankara...



ANKARA
HAYDİ ANILARINIZI CANLANDIRIN



Yasadigimiz Şehrin GEÇMİŞİNİ GÖRELİM




HER GÜN ADIMLADIĞIMIZ SOKAKLAR Eskiden NASILMIŞ NASILMIŞ





SIHHIYEDEN ULUSA DOĞRU Maziye BAK BAK



TREN GARININ ARNAVUT KALDIRIMLARI

ESKİ MECLİSİMİZDEN VEKİLLERİN ÇIKIŞI



ULUSTAN BAKINCA 19 MAYIS STADI HENÜZ TARLA





ULUS MEYDANINDAKİ AĞAÇLAR (ŞİMDİ KUPKURU)

ULUS HALİNİN YAPILACAĞI YER

ULUS HEYKELİ TAM ÜÇ KERE YER DEĞİŞTİRDİ





ŞU AN ANKARAYI GETİRİN GÖZLERİNİZE

ULUS MEYDANINDAN KIZILAYA DOĞRU
BAKIYORSUNUZ







ULUS CADDESİNİN PARKE TAŞLI HALİ

SAĞ TARAF İTFAİYE MEYDANI, SOL TARAF GENÇLİK PARKI








ALTINDAĞ O ZAMANDAN BİLE GECE KONDUYA ADAYMIŞ


BENT DERESİNDEN ULUSA ÇIKIŞ (CANLANDIRIN GÖZÜNÜZDE)





Bent Deresi (Ben çocukken buradan gelen büyük sele şahit oldum)





ULUSTAN ANKARA NE KADAR BOŞ DEĞİLMİ









Hey Gidi GENÇLİK PARKI Melih Gökçek senide katletti





SOL Taraf Adliye Sarayı, SAĞ taraf DİL TARİH FAKÜLTESİ



İNSAN ŞAŞIRIYOR DEĞİLMİ BU SESSİZLİĞE


KIZILAYIN BU GÜNKİ TRAFİĞİNİ DÜŞÜNÜN


GMK Bulvarı NE KADAR güzelmiş O zamanlarda


KIZILAYIN ESKİ BİNASI (BENCE ŞİMDİKİNDEN GÜZEL)



GÜVEN PARKIN İLK ZAMANLARI



O ZAMAN BU YOLLARI BU KADAR GENİŞ YAPANLARA
KÜFÜR EDİLİYORDU








ŞU AN DIŞKAPI SSK HASTAHANESİNİN OLDUĞU YERE BAKIYORSUNUZ








19 MAYIS STADI İLK HALİ




NE GENÇLİK PARKI VAR, NEDE SATADYUM



TREN GARI ANA BİNA YAPILMADAN ÖNCE









HEY GİDİ ÇUBUK BARAJI ŞİMDİ BİR DAMLA SUYA HASRET